Ana içeriği göster

A’dan Z’ye diyabet

Bilimsel destek: Prof. Dr. Norbert Stefan

A

Abdominal obezite

Bakınız: Yağ dağılımı.

Açlık glukozu (açlık kan şekeri)

Açlık glukozu veya açlık kan şekeri, en az 8 saat hiçbir şey yemeden aç karnına ölçülen kan şekeri seviyesini ifade eder.

ACE İnhibitörleri

ACE inhibitörleri kan basıncını düşürücü ilaç grubuna girer. “Anjiyotensin Dönüştürücü Enzimin” (ACE) aktivitesini engeller. Bu sayede damar daraltıcı etkiye sahip bir kimyasal haberci olan anjiyotensin II'nin oluşumu bloke edilir. Anjiyotensin II, diğer şeylerin yanı sıra, kan basıncını da artırır.

Acil-EB (Acil Ekmek Birimi)

Bu terim, vücut tarafından hızla emilen karbonhidrat içeren öğün arası atıştırmalıklarını ifade eder. Bu şekilde, hipoglisemi (düşük kan şekeri) tehdidine hızlı bir şekilde karşı koyulabilir. Bunlara örnek olarak dekstroz tabletleri, müsli barlar veya meyve suyu uygundur.

Ada hücreleri

Adenozin trifosfat (ATP)

Bu kimyasal bileşik, insan hücrelerindeki en önemli enerji deposudur.

Adrenalin

Adrenalin, kalp atış hızını, oksijen tüketimini ve yağ kaybını artıran ve bronşları da genişleten bir stres hormonudur. Hormon ayrıca insülin salınımını inhibe ederek, insülinin etkisini azaltarak ve karaciğerde depolanan şekerin (glikojen) glukoza dönüşmesini teşvik ederek kan şekeri seviyesini yükseltir.

Akarboz, ayrıca bkz. Alfa-glukozidaz inhibitörleri

Akarboz, tablet formunda bir ilaçtır ve oral antidiyabetikler sınıfına girer. Tip 2 diyabet tedavisinde kan şekerini düşürücü olarak kullanılır.

AKY

AKY, alkole bağlı karaciğer yağlanmasının kısaltmasıdır. Yüksek alkol tüketiminin neden olduğu yağlı karaciğer enflamasyonudur.

Albuminuri

Albümin, karaciğerde üretilen bir kan proteinidir. Albuminuri, albüminin idrarla atılmasıdır. Bu, böbrek hastalığının bir göstergesi olabilir. Albümin normalde böbrekler tarafından atılmaz. Ayrıca mikroalbuminüri ve makroalbuminüriye bakınız.

Alfa-glukozidaz inhibitörleri

Alfa-glukozidaz inhibitörleri oral antidiyabetiklere dahildir ve kan şekerini düşürücü tabletlerdir. Bağırsaktaki karbonhidratları parçalamaktan sorumlu enzimleri inhibe ederek karbonhidratların parçalanmasını geciktirirler. Bu, şekerin kana emilimini yavaşlatır ve yemekten sonra kan şekerinin yükselmesini azaltır. Alfa-glukozidaz inhibitörlerinin kan şekeri üzerinde yalnızca sınırlı bir etkisi vardır ve günümüzde diyabet tedavisinde nadiren kullanılmaktadır.

Alfa hücreleri

Alfa hücreleri, kan şekeri salınımını sağlayan glukagon hormonunu yapan hücrelerdir. Pankreastaki küçük hücre kümeleri halinde düzenlenirler. Bu hücre kümelerine Langerhans adacıkları denir.

Amino asitler

Amino asitler, proteinlerin inşa edildiği yapı taşlarıdır. Vücuttaki proteinler toplam 20 farklı amino asitten oluşur. Bunların çoğu vücudun kendisi tarafından yapılabilir. Bu amino asitlerin bir kısmının yiyecekle birlikte alınması gerekir. Bunlar esansiyel amino asitler olarak adlandırılırlar.

Analog insülin

Analog insülin diyabeti tedavi etmek için kullanılan ilaçlardır. İnsülinin belirli yapı taşlarının yerleri ve yapıları değiştirilerek yapılırlar. Bu şekilde insülinin etkileme zamanı ve etki süresi değiştirilir. Bu sayede insülin tedavisi daha iyi kontrol edilebilir. Bu ilaçların üretiminde genetiği değiştirilmiş bakteriler ve maya mantarları kullanılır.

Anamnez

Anamnez veya hastalık geçmişi, doktorun diğer şeylerin yanı sıra şikayetlerin türü, başlangıcı ve seyri hakkında yaptığı sorgulamadır.

Android (erkek tipi) yağ dağılımı

Anjina pectoris

Göğüste aniden ortaya çıkan künt bir ağrıdır. Şikâyetler kol gibi vücudun diğer bölgelerine yayılabilir. Genellikle sebebi koroner kalp hastalığıdır (KKH). Kalpteki kan damarları daralır ve bu da kan akışını kısıtlar.

Anjiyopati

Bu terim, kan damarlarının hastalıklarını tanımlar. Diyabette mikroanjiyopati ve makroanjiyopati olarak ayrım yapılır.

Anormal açlık glukozu

Açlık kan şekerinin normal değerlerin üzerinde, ama diyabet sınır değerlerinin altında olması durumunu ifade eder. Açlık kan şekeri burada 100 ila 125 mg/dl arasındadır.

Antidiyabetik, oral

Kan şekerini düşüren, tablet formundaki ilaçlardır. Tip 2 diyabet tedavisinde kullanılırlar. Ayrıca oral antidiyabetik ilaçlara da bakınız (listesi ile beraber).

Antijenler

Antijenler çoğunlukla yabancı protein yapılarıdır, ancak aynı zamanda karbonhidratlar, yağlar veya diğer bileşenler de olabilir. Bağışıklık sistemi antijenlere, antikor üreterek tepki verir. Örneğin birçok bakterinin yüzeyinde antijenler bulunur.

Antikor

Antikorlar, patojenler gibi yabancı maddelere (antijenler) bağlanan ve onları bu şekilde tanımlayan proteinlerdir. Bağışıklık sistemi daha sonra bir karşı reaksiyon başlatabilir ve istilacılarla savaşabilir.

Antioksidanlar

Antioksidanlar, hücreleri ve genetik bilgileri oksijen radikallerinin neden olduğu zararlardan koruyan bitkisel maddelerdir. Antioksidanlar birçok meyve ve sebzede bulunabilir.

Apse

Apse, genellikle bakterilerin neden olduğu kapsüllenmiş irin birikimidir.

Aralıklı taramalı sürekli glukoz izleme (iscCGM)

iscCGM, cihazın ayarlanmasına gerek kalmadan deri altı yağlı dokudaki doku şekerinin belirlenmesi için kullanılan bir ölçüm sistemidir. iscCGM sistemi bir sensör ve bir okuyucudan oluşur. Üst kola “yapıştırıcı bir madde” yardımı ile uygulanır ve 14 güne kadar ciltte aynı yerde bırakılır. Sensöre, deri altına yerleştirilen bir tür lift bağlıdır. Bu, deri altı yağ dokusundaki vücut hücreleri arasındaki doku şekerini sürekli olarak ölçer. Ölçülen değerler, ilgili tarama cihazı kullanılarak herhangi bir zamanda görülebilir.

Arterler

Arterler, oksijenden zengin kanı kalpten vücuda taşıyan kan damarlarıdır.

Arterioskleroz

Arterioskleroz genellikle halk dilinde “damar sertleşmesi” olarak adlandırılır. Damarların iç duvarlarında damarları daraltan ve sertleştiren patolojik birikintiler oluşur. Bu birikintilere plak da denir. Damarlardaki daralma, kalp krizi gibi bir damar tıkanıklığına neden olabilir. Aterioskleroz yavaş ve genellikle yıllar içinde gelişir.

Aseton

Aseton, örneğin insülin eksikliği olduğunda ortaya çıkabilen metabolik bir üründür. İnsülin olmadan vücut, şekerden (glukoz) yeterince enerji alamaz. Vücut hücreleri bu nedenle enerji üretmek için yağı parçalarlar. Bu sırada aseton da dahil olmak üzere keton cisimcikleri denilen maddeler ortaya çıkar. Bunların kanda birikmesi vücudun aşırı asitlenmesine neden olabilir.

Ayak hastalıkları uzmanı (Podologe, Podologin)

Bu, tıbbi ayak bakımı uzmanı için kullanılan, yasal olarak korunmuş mesleki unvandır.

B

Bariatrik cerrahi

Bariatrik cerrahi, obezite olarak da bilinen aşırı fazla kilonun cerrahi tedavisini tanımlamak için kullanılan terimdir. Bu gastrointestinal sistem (mide-bağırsak bölgesi) yönelik yapılan ameliyatı kapsar. Bu sayede gıda alımının veya yüksek enerjili besinlerin emiliminin azalması beklenir. Obeziteyi tedavi etmek için kullanılan cerrahi müdahaleye örnek olarak mide baypası verilebilir.

Basit şeker

Bu, yalnızca bir yapı taşından oluşan şeker (karbonhidratlar) anlamına gelir. En iyi bilinen basit şeker glukozdur (üzüm şekeri). Birkaç tek şeker birbiriyle birleştirilirse, çift şekerden ve hatta polisakkaritlerden söz edilir.

Bazal destekli oral tedavi (BOT)

Kısaca BOT olarak da adlandırılan bazal destekli oral tedavi, bir tür insülin tedavisidir. Bu tedavide oral antidiyabetik ilaç alımı, insülin enjeksiyonu ile kombine edilir. Burada uzun etkili bir bazal insülin kullanılır. BOT, tip 2 diyabetli kişilerde kullanılabilen bir tedavi şeklidir. Yaşam tarzı değişikliklerine ve oral antidiyabetik ilaçların kullanımına rağmen kan şekeri değerlerinin yeterince düşmemesi durumunda doktorlar bu terapi için reçete yazarlar. Bu tedavinin faydaları, tek başına insüline göre daha az kilo alımı ve düşük kan şekerinin daha az oluşması olabilir.

Bazal insülin

Bazal insülin, geceleri de dahil olmak üzere, öğünlerden bağımsız olarak temel insülin ihtiyacını karşılar. Bazal insülin, çeşidine bağlı olarak günde en az 1 kez veya daha fazla enjekte edilir. NPH insülin, analog insülin, Glargine, Detemir ve Degludec bulunmaktadır.

Bazal metabolik hız

Bazal metabolizma hızı, dinlenme durumunda hayati fonksiyonları sürdürmek için gerekli olan enerji miktarını tanımlar. Bazal metabolizma hızı diğer şeylerin yanı sıra vücut ağırlığına, boya, yaşa, cinsiyete, iklime, vücut sıcaklığına veya kas kütlesine bağlıdır.

Bazal oran

İnsülin pompası tedavisinde bazal oran, bireysel temel insülin ihtiyacını karşılar. Öğünlere bağlı değildir.

Bel-kalça oranı, (Waist-to-hip ratio)

Bel-kalça oranı (WHR) belin kalça çevresine oranını gösterir. Kalça çevresini ölçmek için mezura kalça eklemlerinin altına yerleştirilir. Bel çevresi için mezura alt kaburga kemiğinin altına yerleştirilir. Bel / kalça çevresi oranı kadınlarda 0.85'ten ve erkeklerde 1.0'dan büyükse, bu olumsuz bir bel-kalça oranı olarak kabul edilir. Bu durumda kardiyovasküler hastalık ve diyabet riski de daha yüksek olur.

Betabloker

Betabloker, yüksek tansiyon, kalp yetmezliği veya anjina pektoris gibi kardiyovasküler hastalıkları tedavi etmek için kullanılan ilaçlardır.

Beta hücreleri

Beta hücreleri, kan şekerini düşüren insülin hormonunu salgılayan hücrelerdir. Pankreasta küçük hücre kümeleri halinde bulunurlar. Bu hücre kümelerine Langerhans adacıkları denir. Tip 1 diyabetin seyrinde beta hücreleri bağışıklık sistemi tarafından yok edilir. Tip 2 diyabette beta hücreleri başlangıçta insülin  direncine karşı koymak için beta hücreleri tükenene ve insülin üretimi durana kadar daha fazla insülin üretirler.

Biguanid

Bkz. Metformin.

Biyobelirteç

Biyobelirteç, kan veya doku örneklerinden ölçülebilen ve değerlendirilebilen biyolojik özelliklerdir. Biyobelirteç sadece patolojik değil, aynı zamanda vücuttaki sağlıklı süreçleri de gösterebilir. Bu nedenle her laboratuvar değeri klasik bir biyobelirteçtir.

Biyopsi

Biyopsi, küçük bir doku veya hücre numunesinin alındığı ve daha sonra laboratuvarda incelendiği bir teşhis sürecidir.

Bolus insulin

Bolus insülin, genellikle  yemek sırasında doğrudan veya enjeksiyon-yeme aralığı ile enjekte edilen hızlı etkili insülindir. Bu amaçla ya insan insülini ya da analog insülin kullanılabilir. İnsülin, gıda alımı olmadığında yüksek kan şekeri düzeylerini düzeltmek için bolus olarak da kullanılabilir. Bolus dozu genellikle yemek yemeden önceki bolus dozundan çok daha düşüktür.

Böbrek yetmezliği

Böbrek yetmezliği, böbreklerden birinin veya her ikisinin yetersiz çalışması veya işlevini kaybetmesidir. Bu, kandaki kreatinin, üre veya ürik asit gibi idrar maddelerinin konsantrasyonunda bir artışa neden olur. Böbrek yetmezliği akut böbrek yetmezliği ve kronik böbrek yetmezliği olarak ikiye ayrılır.

Böbrek yetmezliği, akut

Böbrek fonksiyonunda akut bir azalma anlamına gelir. Kandaki kreatinin, üre veya ürik asit gibi idrar maddelerinin konsantrasyonunda artış meydana gelir. Bu maddelerin vücutta birikmeleri, zehirlenme belirtilerine yol açar. Ayrıca sıvı, elektrolit ve asit-baz dengesi bozulur. Akut böbrek yetmezliği hızlı bir şekilde tedavi edilmelidir, aksi takdirde hayati tehlike söz konusudur.

Böbrek yetmezliği, kronik

Kronik böbrek yetmezliği, böbrek fonksiyonunda geri dönüşü olmayan bir azalmanın sonucudur. Diyabetik nefropati, kronik böbrek yetmezliğine yol açabilen en yaygın böbrek hastalığıdır.

Bronşiyal sistem

Bronşiyal sistem, solunan havayı soluk borusundan küçük alveollere yönlendiren geniş dallı bir tüp sistemidir. Burada solunan havadan gelen oksijen kana geçerken, karbondioksit kandan emilir ve bronşiyal sistem yoluyla taşınır (dışarı verilir).

Büyüme hormonları

Bu hormon hipofiz bezinde üretilir. Çocuklukta vücut büyümesini ve yetişkinlerde de hücre yenilenmesini desteklerler. Büyüme hormonu, artan yeni glukoz oluşumu (glukoneogenez) yoluyla kan şekeri seviyesini artırır.

Bypass (Baypas)

Baypas İngilizcedir ve “yan geçit” anlamına gelir. Baypas, bir geçiş engeli durumunda cerrahi bir müdahaleyle oluşturulan bir köprüdür. Mesela bu vücudun başka bir yerinden damarların alınmasıyla yapılabilir. Bu şekilde dar noktalar veya tamamen kapalı damarlar, kan beslemesini sağlamak için baypas edilebilir. Mide baypasında mide bölünür. Midenin küçük bir kısmı kesilir ve içeriğini iletecek şekilde doğrudan ince bağırsağa bağlanır. Ameliyattan sonra midenin kalan kısmı mide içeriği tarafından bypass edilir.

C

CGM (Continuous Glucose Monitoring), Sürekli glukoz ölçümü

CGM, “Continuous Glucose Monitoring”in kısaltmasıdır ve Türkçede sürekli glukoz ölçümü anlamına gelir. Bir sensör, cilt altı yağ dokusunun doku sıvısındaki glukoz içeriğini sürekli olarak ölçer. Yalnız burada dikkat edilmesi gereken, doku sıvısındaki glukoz değerinin kandaki mevcut glukoz değerine karşılık gelmediği, bunun yerine yaklaşık 15 dakika önce kanda bulunan glukoz değerini gösterdiğidir. Genellikle midede veya kolun üst kısmında deri altında bulunan verici, değerleri bir görüntüleme cihazına iletir. Bazı cihazlarda, görüntüleme cihazı, mesela hipoglisemi durumunda, ayarlanan uyarı limitlerine ulaşıldığında bir alarm çalar. Sağlayıcıya bağlı olarak, sensör haftada bir değiştirilmeli ve kullanımdan önce ayarlanmalıdır.

Charcot ayağı

Uzun süreli diyabetlerde charcot ayağı ciddi bir komplikasyondur. Ayaktaki kemik ve eklem yapıları tahrip olur. charcot ayağı, diyabetik ayak sendromunun özel bir şeklidir ve nöropati ve dolaşım bozukluğu olan tüm hastalarda ortaya çıkabilir. Akut bir charcot ayağı acil bir durumdur.

CLAMP Tekniği

CLAMP tekniği ile, belirli miktarda insülin ve değişken miktarlarda üzüm şekeri (glukoz), normal kan şekeri seviyeleri elde edilene kadar intravenöz olarak (doğrudan venöz kan damarına) verilir. Bu teknik yardımıyla insülin direnci belirlenebilir. Glukoz infüzyon hızı, insülin duyarlılığı ile ilgilidir. Belirli bir insülin dozu ile ne kadar fazla glukoz verilebilirse, insülin etkisi o kadar iyidir.

C-peptid

C-peptid, pankreasın beta hücrelerinde insülin ile birlikte üretilir. İnsülinin ön aşaması olan proinsülinin bir parçasıdır. C-peptid değeri, bazı durumlarda, örneğin beta hücrelerinin hala ne kadar iyi çalıştığını incelemek için ölçülür.

C-reaktif protein (CRP)

C-reaktif protein (kısaca CRP), kanda iltihaplanma durumunda artan değerleri gösteren bir proteindir.

Ç

Çift şeker (Disakkarit)

Çift şeker, birbirine bağlı 2 basit şeker molekülünden oluşan daha büyük bir şeker molekülüdür. Bir disakkarit örneği, klasik sofra şekeri olan sakkarozdur.

Çoklu şeker

Birbirine bağlı birçok basit şekerden oluşan çok büyük şeker molekülleridir. Depolama maddeleri olan nişasta ve glikojen bu gruba aittir.

D

D vitamini

D vitamini, yumurta ve süt ürünlerinde az miktarda bulunan bir vitamindir. Miktar olarak en büyük alım deriden gerçekleşir. Güneşe maruz kaldığında cildin kendisinde D vitamini üretilebilir. Kemik gelişiminde önemli rol oynar.

Dapagliflozin

Kan şekeri düşürücü bu ilaç, yaygın olarak kullanılan etken madde metformin tolere edilmediğinde ve yaşam tarzı değişikliği kan şekerini yeterince düşürmediğinde, tip 2 diyabetli yetişkinlerde kullanılır. Dapagliflozin, SGLT-2 inhibitörlerinden biridir. Diğer kan şekeri düşürücü maddelerle beraber de kullanılabilir.

Degludec

Degludec, insan insülininin moleküler yapısında bazı bileşenlerin (amino asitler) değiştirildiği uzun etkili bir analog insülindir. İnsülinin etkisi böylelikle önemli ölçüde uzatılır. Bazal insülinlere aittir.

Dekstroz (üzüm şekeri)

Bkz. Glukoz.

Deneysel çalışma

Deneysel çalışma, çalışma ekibinin, katılımcıları planlanmış çeşitli uygulamalara (örneğin 2 ilacın uygulandığı bir tedavi) yönlendirdiği bir çalışmadır. Araştırma ekibi, katılımcılar üzerinde çeşitli uygulamalar yapar, katılımcıları gözlemler ve belirli değişiklikleri inceler. Bilim adamları bu şekilde belirli uygulamaların (örneğin diyabet tedavisinde) ne kadar etkili olduğunu ortaya çıkarmaya çalışırlar.

Detemir

Detemir, insan insülininin moleküler yapısına bazı bileşenlerin (amino asitler) eklendiği uzun etkili bir analog insülindir (bkz. analog insülin). İnsülinin etkisi böylelikle önemli ölçüde artmaktadır. Bazal insülinlere aittir.

Diabetes insipidus (Şekersiz diyabet)

Doğal olmayan bir şekilde artan idrar atılımı (günde yaklaşık 5 ila 20 litre) ile su dengesinin bozulması anlamına gelmektedir. Hastalık, büyük bir susuzluk hissi ve çok miktarda sıvı tüketimi ile kendisini gösterir. Nedeni böbreklerdeki idrar konsantrasyonu bozukluğudur. Genellikle böbrekler tarafından su atılımını engelleyen belirli bir hormonun yetersiz veya eksik salgılanmasından kaynaklanır.

Disakkaritler

Bu, çift şekerin teknik adıdır. Bir karbonhidrat olan bu bileşik, 2 basit şekerden (monosakkaritler) oluşur. Basit şeker glukozu ve fruktozdan oluşan klasik sofra şekeri sakkaroz buna bir örnektir.

Disease-Management-Programm (DMP)

Disease hastalık anlamına gelmektedir. Disease-Management-Programm, kronik hastalığı bulunan insanlar için sunulan tedavi programıdır. Sağlık kasaları tarafından sunulur ve katılımı ücretsizdir. Bu tedavi programının içinde eğitimler, düzenli doktor ziyaretleri ve önceden belirlenmiş muayeneler bulunur. Diyabet hastaları genellikle tedavi eden doktora bunun için kayıt olabilir.

Diyabetik ayak

Diyabetik ayak sendromu olarak da adlandırılan diyabetik ayak, diyabetin yol açtığı bir komplikasyondur. Sinir ve dolaşım bozuklukları nedeniyle, diyabetli kişiler sıklıkla ayaklarındaki hisleri de kaybederler. İyileşmeyen yaralar gibi ayak sorunları ortaya çıkabilir.

Diyabetik koma

Diyabetik koma, diyabetli kişilerde insülin eksikliğinden kaynaklanan, yaşamı tehdit eden bir metabolik dengesizliktir. Aşırı derecede yüksek kan şekeri seviyeleri bilinç kaybına neden olabilir. Diyabetik koma yaşayan kişilerin acil tıbbi müdahaleye ihtiyacı vardır ve yoğun bakım ünitesinde tedavi edilmeleri gerekir. Temel olarak iki çeşidi vardır: Özellikle tip 1 diyabetli kişilerde ortaya çıkan ketoasidotik veya aşırı asidik koma. Tip 2 diyabet hastaları daha çok hiperosmolar veya dehidrasyon komasına maruz kalırlar.

Diyabet uzmanı

Diyabet uzmanı, diyabetli kişilere tıbbi bakım sağlamak için ek niteliklere sahip olan doktordur (ör. dahiliye uzmanı veya jinekolog).

Diyaliz

Diyaliz, idrarla atılan maddelerin kandan arındırıldığı bir tedavi sürecidir. Bu maddeler normalde böbrekler yoluyla atılır. Kan yıkama olarak da adlandırılan diyaliz ile kan, ya yapay bir böbrek aracılığıyla veya karın boşluğunda steril sıvılarla durulanarak toksinlerden temizlenir. Bu tedavi, böbrek fonksiyonu ciddi şekilde bozulduğunda ve böbrek artık bu görevi üstlenemediğinde gereklidir.

DNA

Deoksiribo nükleik asit veya ingilizce ‚deoxyribonucleic acid‘ (DNA), genetik bilginin depolandığı uzun zincirli bir moleküldür. DNA, şeker molekülleri, fosfat ve 4 bazdan (adenin, guanin, sitozin, timin) oluşur. Bazların sırası genetik kodu oluşturur. DNA, bir fermuar gibi birbirine bağlanan 2 karşıt şeritten oluşur. İki baz her zaman tam olarak eşleşir: Adenin yalnızca timine ve guanine yalnızca sitozine bağlanır.

Doku Doppler ekokardiyografi

Doku Doppler ekokardiyografi, kalp kası fonksiyon bozuklukları hakkında bilgi sağlayabilir. Özel bir ekokardiyografi tekniğidir, bir görüntüleme inceleme prosedürüdür. Ultrasonik dalgalar yardımı ile kalbin hem şekli hem de işlevi değerlendirilebilir.

Doppler ultrason yöntemi

Doppler ultrason olarak adlandırılan yöntemle doktor, akan kanı ve damarlardaki daralmaları ekranda görünür hale getirebilir.

DPP-4 inhibitörü (Gliptinler)

DPP-4 inhibitörleri, oral antidiyabetik ilaçlar grubuna, yani tip 2 diyabette kullanılan tablet formundaki ilaçlar grubuna girer. DPP-4 olarak da adlandırılan dipeptidil peptidaz 4, belirli proteinleri parçalayan bir enzimdir. Enzim geciktirilince, kandaki bazı bağırsak hormonları daha yavaş parçalanır ve bu da insülin salınımı üzerinde olumlu bir etki yaratır. Sonuç olarak, kan şekeri seviyesi yemeklerden sonra düşer, ancak aç karnınayken düşmez. Ayrıca karaciğerde şeker üretimini de azaltırlar.

Duloksetin

Duloksetin, diyabetin yol açtığı bir komplikasyon olan diyabetik nöropatide ağrı tedavisi için kullanılan bir ilaçtır.

Düşük kan şekeri

Kan şekeri seviyesinin çok düşük olması anlamına gelir, bkz. Hipoglisemi.

Düzeltme faktörü

Düzeltme faktörü, vücudun yüksek kan şekeri seviyesini insülin ünitesi başına yaklaşık 30 ila 40 mg/dl (1,6-2,2 mmol/l) düşürmesi için gereken belirli bir insülin miktarını ifade eder. Bu bireysel düzeltme rakamı, bir eğitim programıyla ve tıbbi gözetim altında yapılan testlerle belirlenmelidir.

Düzeltme insülini

Düzeltme insülini, aşırı yüksek kan şekeri seviyelerini düzeltmek için uygulanması gereken ek insülin dozunu tanımlar. Genellikle yoğunlaştırılmış insülin tedavisinin bir parçası olarak yemek zamanı insülini ile birlikte uygulanır.

E

Eğilim, kalıtsal

Ek ölüm (excess mortality)

Diyabetle ilgili olarak, ek ölüm oranı, diyabeti olmayan kişilere kıyasla diyabete bağlı ölümlerin sayısıdır.

Ekmek Birimi (EB)

Ekmek birimi (EB), gıdalardaki karbonhidrat içeriği için kullanılan eski bir hesaplama birimidir. Bir EB, 12 gram karbonhidrata karşılık gelir. Günümüzde EB yerine karbonhidrat birimi (KB) kullanılmaktadır. Bir KB, 10 gram karbonhidrata karşılık gelir ve kullanımı çok daha kolaydır.

Elastografi

Elastografi, özel bir görüntüleme tanı prosedürüdür. Ultrasonun daha gelişmiş halidir. Bununla organların dayanıklılığı incelenir.

Elektrokardiyografi (EKG)

Bu yöntem, kalbin elektriksel aktivitesini ölçer. EKG istirahatte (yatarak) veya stres altında (bisiklet ergometresinde) gerçekleştirilir. Kalp atış hızı ve ritmi hakkında bilgi verir. Ayrıca kalp kası içindeki uyarılma süreçleri ölçülür. Uyarılma süreçleri, kalbin atmasına neden olan elektriksel kalp akımlarıdır. Bu, kişiye kalbin şekli ve yapısındaki değişiklikler hakkında ipuçları verir.

Elektronörografi

Bu muayene ile sinirlerin elektriksel işlevi kontrol edilip ve gerekirse sinir hasarları tespit edilebilir.

Empagliflozin

Kan şekeri düşürücü bu ilaç, yaygın olarak kullanılan etken madde metformin tolere edilmediğinde ve yaşam tarzı değişikliği kan şekerini yeterince düşürmediğinde, tip 2 diyabetli yetişkinlerde kullanılır. Empagliflozin, SGLT-2 inhibitörlerinden biridir. Diğer kan şekeri düşürücü maddelerle beraber de kullanılabilir.

Endikasyon dışı kullanım

Bir ilaç, onaylanmış uygulama alanı dışında reçete edildiğinde, endikasyon dışı kullanımdan söz edilir. Örneğin, endikasyonu, dozu veya hastanın yaşı onay kapsamının dışına çıkıyorsa, “endikasyon dışı” bir ilaç kullanılıyordur. Bu genellikle nadir hastalıklarda, çocuklarda, hamile ve emziren kadınlarda rastlanan bir olgudur.

Eser elementler

Eser elementler, insan vücudunun sadece çok az miktarda ihtiyaç duyduğu mineral maddelerdir. Örneğin iyot, çinko, selenyum ve demir eser elementlerdir. Vücuda uzun süre boyunca bu elementlerin girişi çok az olursa eksiklik belirtileri ortaya çıkabilir.

Epidemiyoloji

Epidemiyoloji, toplumdaki hastalıkların dağılımını ve nedenlerini inceler. Diyabet epidemiyolojik araştırması, belirli bir süre içinde kaç kişiye yeni diyabet teşhisi konduğunu ve nüfusta kaç kişinin diyabetle yaşadığını inceler. Burada genellikle hastalığın coğrafi dağılımı incelenir. Buna ek olarak, yaş, cinsiyet veya sosyal sınıf gibi faktörler, diyabetin gelişimini tanımlamada önemli unsurlardır.

Enzimler

Enzimler, kimyasal reaksiyonu harekete geçiren veya hızlandıran proteinlerdir. Enzimler vücuttaki hemen hemen tüm metabolik reaksiyonlarda rol oynarlar.

Enjeksiyon

Bu terim, bir ilacın vücuda verilmesi anlamına gelir. İlaç örnek olarak deri altına, bir damara veya bir kas içine enjekte edilebilir

Enerji dengesi

Enerji dengesi, enerji tüketimi ile enerji alımı arasındaki ilişkiyi tanımlar. Enerji alımı, tüketimden büyükse, enerji dengesi pozitiftir. Bu, fiziksel büyüme sırasında sözkonusudr. Büyüme aşaması tamamlandıktan sonra pozitif enerji dengesi kilo alımına yol açar. Kilo vermek ancak negatif enerji dengesi ile mümkündür, yani tüketilenden daha az enerji alındığında.

F

Fibroz

Fibroz, organlardaki bağ dokusunda meydana gelen hastalıklı bir artıştır.

Fruktoz

Fruktoz, diğer şeylerin yanı sıra meyvelerde ve balda bulunan basit şekerdir. Aynı zamanda ev şekerinin (sakkaroz) bir parçasıdır. Fruktoz, kan şekerini glukoza göre daha yavaş yükseltir ve insülinden bağımsız olarak metabolize edilir. Bununla birlikte, fruktozun belirli bir miktarı glukoza dönüştürüldüğü için diyabette bunun da ölçülü olarak tüketilmesi gerekir. Fruktoz da enerji açısından sofra şekeri veya glukoz kadar zengindir.

Fruktozamin

Fruktozamin değeri, diyabetli kişilerin metabolik ayarını incelemek için kullanılır. Fruktozaminler, kandaki, kan şekerinin (glukoz) biriktiği proteinlerdir. Bu proteinlerin ömrü yaklaşık 20 gün olduğu için fruktozamin değeri, son 1-3 hafta içindeki metabolik ayarı tanımlar. Kan şekeri ne kadar yüksekse fruktozamin konsantrasyonu da o kadar yüksek olur. Bazı durumlarda fruktozamin değeri HbA1c değerine ek olarak belirlenir, ancak onun yerini alamaz.

G

Gastroparezi

Gastroparezi, bir mide felci olup diyabetin bir sonucu olarak ortaya çıkabilir. Sindirim sisteminin vejetatif sinir sisteminde oluşan bir hasarın sonucu olarak ortaya çıkar (polinöropati). Ağır hipoglisemi şeklinde şiddetli kan şekeri dalgalanmaları bunun bir sonucu olabilir (bkz. Reaktif hipoglisemi).

Gebelik diyabeti

Geleneksel insulin tedavisi (CT)

Kısaca CT olarak da adlandırılan geleneksel insülin tedavisinde, diyabetli kişiler belirli zamanlarda kişisel olarak belirlenmiş miktarda karışık insülin kullanırlar. Karışık insülinler hem uzun etkili bazal insülin hem de kısa etkili bolus insülin içerirler. Bu tedavi şeklinde insülin dozunun yanı sıra öğünlerin zamanları ve porsiyon büyüklükleri de belirlenir. Sadece sıkı bir yemek planına bağlı kalınarak şiddetli kan şekeri dalgalanmaları önlenebilir ve tedaviden başarı elde edilebilir. İnsülin verilmeden önce kan şekeri mutlaka kontrol edilmelidir. Geleneksel insülin tedavisi çoğunlukla tip 2 diyabetli kişilerde kullanılır. Tip 1 diyabette sadece geçici veya istisnai durumlarda kullanılır.

Gen

Gen, genetik bilginin taşıyıcısıdır. DNA üzerinde, genetik bilgiyi içeren bir bölgeyi tanımlar Bu, insan hücrelerine, özellikle protein oluşturmak için ihtiyaç duydukları bir kod olarak hizmet eder.

Glargin

Glargin, insan insülininin moleküler yapısına bazı bileşenlerin (amino asitler) eklendiği uzun etkili bir analog insülindir. Bu şekilde insülinin etkisi önemli ölçüde artırılır. Bazal insülinlere aittir.

Glikojen

Glikojen, üzüm şekerinin (glukoz) depolanma şeklidir. Vücut, glukozu glikojene dönüştürebilir ve öncelikle karaciğerde ve kaslarda depolayabilir. Kan şekeri seviyesi düşükse veya vücudun daha fazla enerjiye ihtiyacı varsa, depolanan glikojen tekrar glukoza dönüştürülebilir. Bu, enerji kaynağı olarak organlar ve hücreler için hazır tutulur. Glikojen, çoklu bir şekerdir.

Glikojenoliz

Depolanan şeker glikojenin özellikle karaciğer ve kaslarda glukoza dönüşmesini ifade eder. Organizmada enerji kaynağı olarak glikojen kullanılırsa, adrenalin ve glukagon hormonları glikojeni glukoza çevirir.

Glimepirid

Glimepirid, sülfonilüreler grubundan oral bir antidiyabetiktir ve tip 2 diyabette kullanılır. Kan şekeri düşürücü bu madde vücudun kendi insülin salınımını artırır.

Glinidler

Glinidler oral antidiyabetik ilaçlardır. Pankreastan insülin salınımını arttırırlar. İnsülin salınımının artması nedeniyle, gıdalardaki şeker vücut hücreleri tarafından daha iyi emilebilir. İnsülin salınımı, sülfonilürelerden daha hızlı ve daha kısa sürelidir. Glinidler bu nedenle ana yemeklerle birlikte alınır.

Gliptin

Gliptinler, tip 2 diyabet tedavisinde kullanılan oral antidiyabetik ilaçlardandır. DPP-4 inhibitörleri grubuna aittirler. Örnek olarak sitagliptin, vildagliptin veya saksagliptin etken maddeleri gliptinler arasında yer alır.

Glisemik indeks

Glisemik indeks, karbonhidrat içeren bir gıdanın kan şekeri seviyesini nasıl etkilediğini gösteren bir ölçüdür. Yemek yedikten sonra kan şekeri seviyesinin ne kadar hızlı ve ne kadar fazla yükseldiğini açıklar. Kılavuz değer, kan şekerinde en büyük artışa neden olan üzüm şekeridir (glukoz). En büyük glisemik indeks 100'dür.

Glitazonlar

Glitazonlar oral antidiyabetik ilaçlardır. Yağ dokusu, kas ve karaciğer hücrelerinin insülin duyarlılığını artırarak kan şekeri düzeylerini iyileştirirler. Duyarlılıktaki bu artıştan dolayı, kandan daha fazla şeker hücrelere ulaşır ve orada işlenebilirler. Yan etkiler nedeniyle, glitazonlar sadece istisnai durumlarda tip 2 diyabet tedavisinde kullanılır.

Glomerüler filtrasyon hızı

Glomerüler filtrasyon hızı, böbreğin temizleme işlevini tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Bu isim glomeruliler ile ilişkilidir. Bunlar böbrekte kanı filtrelemekten sorumlu çok ince damarlardır.

GLP-1

GLP-1, Glukagon-like Peptide’nin kısaltmasıdır ve Türkçesi glukagon benzeri peptittir. Bu, yeni besin sindirim sistemine ulaştığında bağırsak hücrelerinde üretilen bir hormondur. Bağırsak hücreleri daha sonra GLP-1'i kana bırakır. GLP-1, daha fazla insülin salgılaması için pankreası uyarır. Aynı zamanda GLP-1, pankreasın, insülinin karşıtı olan glukagonun kana salınmasını engeller. Böylece GLP-1, kan şekerinin düşmesine yardımcı olur. Ayrıca GLP-1 mide boşalmasını engelleyerek yemek yerken daha erken tokluk hissinin oluşmasına neden olur. Uzun vadede genellikle kilo kaybı gerçekleşir. Ancak GLP-1, dipeptidil peptidaz 4 (DPP-4) enzimi tarafından kanda çok hızlı parçalanır. Bu nedenle, bazı diyabete hastalarında DPP-4'ü engelleyen ilaç tedavisi uygulanarak kandaki GLP-1 konsantrasyonu mümkün olduğu kadar uzun süre yüksek tutulmaya çalışılır. Bu ilaçlara DDP-4 inhibitörleri denir.

Glukagon

Glukagon, pankreasta bulunan bir hormondur. Orada, Langerhans adacıklarının alfa hücrelerinde oluşur. Bu hormon kan şekeri seviyesini yükseltir ve bu nedenle insülinin karşıtıdır.

Glukoneogenez

Bu, karaciğerde ve az miktarda böbreklerde, yağlardan, protein bileşenlerinden ve laktik asitten yeni glukoz oluşumu anlamına gelir. Örneğin, glukoneogenez, gıda ile yeterince karbonhidrat alınmadığında beyne ve kaslara enerji tedarikini sürdürür.

Glukoz

Glukoz, üzüm şekerinin (dekstroz olarak da adlandırılır) bilimsel karşılığıdır. Glukoz basit bir şekerdir ve karbonhidratlar besin grubuna aittir. Gıdalardan alınan karbonhidratlar bağırsaklarda glukoza dönüşür. Daha sonra glukoz kana geçer (kan şekeri). Glikoz, insan vücudu ve organları için en önemli enerji kaynağıdır. Yakıt olarak ihtiyacı olan hücrelere insülin yoluyla alınır.

Glukoz toleransı, bozulmuş

Şeker tüketildikten sonra belli bir süre içinde kan şekeri seviyesi yeterince düşmediğinde, ancak tip 2 diyabet henüz mevcut olmadığında bundan söz edilir. Bozulmuş glikoz toleransı, oral glukoz tolerans testinin bir parçası olarak 75 gramlık bir glukoz solüsyonu içtikten 2 saat sonra 140 mg/dl (7,8 mmol/l) ile 200 mg/dl (11,1 mmol/l) arasında bir kan şekeri değeri olarak tanımlanır. Bu tür kan şekeri seviyelerine sahip kişiler, diyabet veya kardiyovasküler hastalık riski altındadırlar. Dengeli bir beslenme ve egzersiz ile yaşam tarzındaki bir değişiklik, bozulmuş glikoz toleransını iyileştirmeye yardımcı olur.

Glukozüri

Böbreklerin idrar yoluyla artan miktarda glikoz atması anlamına gelir.

Gövde yağ birikimi

Gynoid (kadın tipi) yağ dağılımı

Ğ

H

Hamilelik diyabeti

Hamilelik diyabeti (gestasyonel diyabet) ilk olarak hamilelik sırasında ortaya çıkan bir diyabet türüdür. Hamilelik diyabeti, hamilelikte en sık görülen eşlik eden hastalıklardan birisidir. Genellikle bir metabolik bozukluk şekli olan bu hastalık çocuk doğduktan sonra kaybolur. Bununla birlikte, hastalık, annelerin daha sonra tip 2 diyabete yakalanma olasılığını artırır.

Hasta uyumu (Compliance)

Bir hastanın bir hastalığın tedavisinde veya bir araştırmada işbirliği yapmaya istekli olması anlamına gelir.

HbA1c

HbA1c değeri, uzun vadeli kan şekeri değeri olarak da adlandırılır. Uzun süreli kan şekeri hafızasını oluşturur. Hb, kırmızı kan hücrelerindeki kırmızı kan pigmenti hemoglobini temsil eder. Bu boya maddesinde şeker depolanır. Kan şekeri seviyesi ne kadar yüksekse, o kadar fazla şeker depolanır. Bir kırmızı kan hücresinin (ve dolayısıyla hemoglobinin) ömrü 3 ay olduğundan, son 3 ayın ortalama kan şekeri değeri HbA1c değerinden okunabilir. Bu nedenle HbA1c değeri, kan şekeri ayarının kalitesinin bir ölçüsüdür.

HbA1c değeri yaşla birlikte fizyolojik olarak artar. Diyabete bağlı ikincil hastalıklara karşı bir önlem olarak rehberler, yaş ve mevcut eşlik eden hastalıklar dikkate alınarak, dereceli HbA1c hedef değerlerine uyulmasını önermektedir (yüzde 6,5 ile 8 arasında).

Hepatit

Karaciğer iltihabına hepatit denir. Çeşitli nedenleri olabilir.

Hidramnioz

Polihidramnioz olarak da bilinen hidramnioz, hamilelik diyabetinde ortaya çıkan yaygın bir komplikasyondur. Amniyotik sıvının hastalıklı bir şekilde artarak 2 litrenin üzerine çıkmasını ifade eder. Çok fazla amniyotik sıvı, diğer şeylerin yanı sıra şiddetli karın gerginliği veya nefes almada güçlük şeklinde kendini gösterebilir. Su kesesi erken yırtılabilir ve erken doğum sancıları tetiklenebilir.

Hiperglisemi (Yüksek kan şekeri)

Hiperglisemi, diyabet veya prediyabetin bir sonucu olarak ortaya çıkabilecek yüksek kan şekeri seviyeleri için kullanılan teknik terimdir. 200 mg/dL (11.1 mmol/L) veya daha yüksek açlık kan şekeri seviyesi diyabetin varlığını gösterir.

Hiperlipidemi

Hiperlipidemi, kan lipid seviyelerinin yükselmesidir, örneğin artmış total veya LDL kolesterol veya artmış trigliserit seviyeleri gibi. Bu durumda kardiyovasküler hastalık riski vardır.

Hipertansiyon

Hipertansiyon, yüksek tansiyon için kullanılan tıbbi terimdir. Yüksek tansiyon, değerlerin tekrarlayan şekilde 140/90 mmHg veya daha yüksek çıkması durumudur. Yüksek tansiyon, kalp krizi, felç, böbrek yetmezliği ve diğer hastalıkların riskini artırır. Yüksek tansiyonla birlikte diyabetin de olması durumunda bu tür hastalıkların riski artar. Yüksek tansiyon riski, daha sağlıklı beslenme veya daha fazla hareket gibi sağlıklı bir yaşam tarzı ile azaltılabilir.

Hipoglisemi (Düşük kan şekeri)

Hipoglisemi, düşük kan şekeri için kullanılan teknik terimdir. Hipoglisemi, insülin ve/veya belirli kan şekeri düşürücü tabletlerle yapılan tedavinin en yaygın yan etkisidir. İnsülin veya antidiyabetik tabletlerin miktarı, mevcut karbonhidrat miktarı ile eşleşmediğinde ortaya çıkar. Buna örnek olarak aşağıdaki durumlar gösterilebilir:

  • Tüketilen karbonhidrat miktarının yanlış değerlendirilmesi
  • Enjeksiyon ile yemek arasında çok uzun zamanın olması
  • Fiziksel egzersizden sonra
  • Alkol tüketiminden sonra
  • Mide-bağırsak hastalıkları sırasında
  • İlaçların karşılıklı etkileşimi nedeniyle

Hipoglisemi algılama bozukluğu

Düşük kan şekeri uyarıcı semptomlarını fark etmedeki sınırlı yetenek anlamına gelir. Özellikle tip 1 diyabette görülür.

Hipotalamus

Hipotalamus, beynin hormonal ve sinir sistemleri arasında arayüz olan bir bölgesidir. Hipotalamus sinir sinyallerini alabilir ve böylece hipofiz bezini harekete geçirir. Hipofiz de belirli hormonları kana salgılar. Hipotalamustaki birçok sinir hücresi de doğrudan glukozu algılayabilir, bu nedenle kan şekeri seviyesi için sensör görevi görürler.

Hormon

Hormonlar, salgı bezi yapısındaki dokularda oluşan ve kan dolaşımı yoluyla taşınan kimyasal habercilerdir. Sinyalleri ile vücuttaki birçok süreci kontrol ederler, örneğin kan şekeri seviyesini düzenlerler.

I

İ

İGT

İGT İngilizce „İmpaired Glucose Tolerance“ın kısaltmasıdır ve bozulmuş glukoz toleransı anlamına gelir.

İğne-yeme aralığı

İnsülin uygulaması ile öğün arasındaki süreye iğne-yeme aralığı denir. Örneğin insan insülini kullanılırken buna dikkat edilmelidir.

İnkretinmimetikler

Eksenatid veya liraglutid gibi inkretinmimetikler, tip 2 diyabeti tedavi etmek için kullanılan ilaçlardandır ve kan şekerini düşürmeye yarar. Bu aktif maddeler grubuna ayrıca GLP-1 analogları veya GLP-1 reseptör agonistleri de denir. GLP-1 hormonuna benzer bir yapıya sahiptirler. İnsülin salınımını arttırırlar ve aynı zamanda glukagon salınımını engellerler. Ayrıca mide boşalmasını da azaltırlar.  Genellikle düşük kan şekerinden endişe edilmemeli veya sadece insülin, sülfonilüreler veya glinidlerle eşzamanlı uygulanıyorsa korkulmalıdır, zira inkretinmimetikler insülin salınımını kan şekeri seviyesinin arttığı durumlarda uyarır. İnsülin gibi inkretin mimetikler deri altı yağ dokusuna enjekte edilir.

İnsan insülini

İnsan insülini, diyabet tedavisinde kullanılan bir ilaçtır. İnsan insülini, pankreasta doğal olarak üretilen insülin ile aynı yapıya sahip olduğundan bu isimle adlandırılır. Genetiği değiştirilmiş bakteri ve maya mantarları tarafından üretilir.

İnsülin

İnsülin, pankreasın beta hücrelerinde üretilen ve kana salınan hayati bir vücut hormonudur, yani haberci bir maddedir. Şekerin (glukoz) vücut hücrelerine emilmesini sağlar. İnsülin ayrıca glikozun karaciğerden kana salgılanmasını da engelleyerek çalışır. Sonuç olarak kan şekeri seviyesi düşer. İnsülin olmadan, ciddi şeker metabolizması bozuklukları oluşur. Kandaki şeker miktarı artar ve diyabet gelişir.

İnsülin direnci

Kan şekerini düşürücü hormon insülinin beklenenden daha az etkiye sahip olduğu durum insülin direnci olarak ifade edilir. İnsülin direnci, tip 2 diyabetin ön aşaması ve hastalık mekanizmasıdır. İnsülin direnci durumunda, vücut hücreleri - özellikle kaslarda, karaciğerde ve yağ dokusunda - artık insülin hormonuna yeterince yanıt vermez. Sonuç olarak, insülin artık şekeri kandan vücut hücrelerine etkili bir şekilde taşıyamaz. Sağlıklı insanlarla aynı insülin etkisini elde etmek için, insülin direnci olan kişilerin daha fazla insülin üretmesi gerekir.

İnsülin kalemi

İnsülin kalemi, bir dolma kalem veya tükenmez kalem formunda olan, insülinin şırınga edildiği bir cihazdır.

İnsülin pompası

İnsülin pompası, diyabeti tedavi etmek için kullanılan bir cihazdır. İnsülin pompası her zaman hastanın vücudunda kalır ve sadece kısa etkili insülin içerir. Bu, bir kanül (halk dilinde iğne) aracılığıyla deri altı yağ dokusuna sürekli olarak verilir. Örneğin yemekten önce gereken herhangi bir ek insülin, bir düğmeye basılarak verilebilir. Bu, günde birkaç kez şırınga ihtiyacını ortadan kaldırır.

İnsülin reseptörü

İnsülin reseptörü, hücre yüzeyinde insülin için bir bağlanma bölgesidir. Bu bağlanma yerleri esas olarak kas, karaciğer ve yağ hücrelerinde bulunur. İnsülinin reseptöre bağlanması, hücrelerin “kapıyı açmasına” ve böylece hücrelere glukoz alımının artmasına neden olur.

İnsülin temizleme (Insulin-Purging)

Burada gıdalardaki şekerin emilmemesi için insülin ya hiç enjekte edilmez veya çok az enjekte edilir. Şeker daha sonra böbrekler yoluyla atılır. Bu şekilde kilo kaybı gerçekleşir. Bununla birlikte, çok yüksek kan şekeri seviyelerinin sonucunda, kan damarları, böbrekler ve sinirler hasar görür. En kötü durumda, tehlikeli ketoasidoz meydana gelebilir.

İnsülin ünitesi

Uluslararası insülin ünitesi (İngilizcede IU veya Almancada IE/I.E.), 0,042 miligram saf insüline karşılık gelir. 1 miligram insülin yaklaşık 28 insülin ünitesine denk gelir.

İnterlökinler

İnterlökinler vücudun kendi kimyasal habercileridir. Bağışıklık sisteminin tepkilerini düzenlerler. Bazı interlökinler enflamasyonu artırabilirken, diğerleri anti-enflamatuar etkilere sahiptir.

İntravenöz

Bu, bir ilacın bir enjeksiyon veya infüzyon şeklinde damar içine uygulanmasını ifade eder.

İntravenöz glukoz tolerans testi (ivGTT)

Diyabet teşhisi için kullanılır ve oral glukoz tolerans testi mümkün olmadığında yapılır. İntravenöz glikoz tolerans testi sırasında, doktor doğrudan kan dolaşımına bir glikoz solüsyonu enjekte eder. Daha sonra pankreastaki beta hücreleri tarafından ne kadar insülin üretildiğini ölçer. Bu şekilde beta hücrelerinin insülin üretimi açısından ne kadar iyi çalıştığı incelenir.

J

Jul

Jul, gıdanın besin değerinin bir ölçüsüdür. 1 jul, 0.239 kilokaloriye eşdeğerdir. Gıdanın enerji içeriği 2 birim olarak verilir: Bunlar kilojul (kJ) ve kilokaloridir (kcal).

K

Kalem

Kalıtsal eğilim

Kalıtsal eğilim, belirli bir hastalığa doğuştan gelen hassaslığı veya yatkınlığı tanımlar.

Kalori

Kalori, gıdalardaki enerji içeriğinin ve organizmanın enerji ihtiyacının belirlendiği birimdir. Kalori halk arasında kullanıldığında aslında kilokalori, yani 1.000 kalori anlamına gelir. Bir kilokalori, 1 litre suyu 14,5 santigrat dereceden 15,5 santigrat dereceye kadar ısıtmak için gereken enerjidir.

Kan şekeri değeri, kan şekeri seviyesi

Kan şekeri değeri, kandaki şeker (glukoz) miktarını ifade eder. Besin alımından, fiziksel aktiviteden ve hepsinden önemlisi insülin ve glukagon hormonlarından etkilenir.

Kapalı çevrim (Closed-Loop)

Closed-Loop çevrildiği zaman kapalı çevrim anlamına gelir. Yapay bir pankreas sistemidir, yani doku şekerini kendi başına ölçen tıbbi bir cihazdır. Doku şekeri, deri altı yağ dokusundaki glukoz seviyesidir. Bir insülin pompası aracılığıyla belirli bir miktar insülin salgılanır. Sistem, doku şekerini sürekli ölçen bir sensör, şeker seviyesine bağlı olarak vücuda insülin ileten bir pompa ve sensörden gelen ölçüm verilerini değerlendiren ve pompayı kontrol eden bir mini bilgisayardan oluşur. Bu tür sistemler uzun yıllardır çalışmalarda test edilmiş, ancak henüz piyasa için onaylanmamıştır.

Karaciğer enzimleri

Bunlar enzimlerdir, yani karaciğer hücrelerinin özelliği olan proteinlerdir. Karaciğer hastalıklarında, hastalığın türü ve boyutu hakkında değerli bilgiler sağlayabilirler.

Kardiyak sintigrafi

Kardiyak sintigrafi ile kalp kasına giden kan akışı resim olarak gösterilir. İstirahatte ve stres altında yapılan bu muayene yönteminde kol içindeki bir damara hafif radyoaktif madde enjekte edilir. Bu madde kalp kasında birikir ve özel bir kamera ile kalbin resimleri çekilir.

Karbonhidrat

Karbonhidratlar farklı büyüklükteki şeker molekülleridir. Karbonhidratların bir kısmını yiyeceklerle birlikte alırız. Karbonhidratlar vücutta enerji deposu görevi de görürler. Gerekirse, glukoz gibi basit şekerlere ayrılırlar.

Karbonhidrat birimi (KB)

KB olarak kısaltılan karbonhidrat birimi, diyabetli kişilerin gıdalardaki karbonhidrat miktarını belirlemeleri için kullanılan bir ölçüdür. Bundan ne kadar insülin uygulayacaklarını çıkarabilirler. 1 karbonhidrat birimi, yaklaşık 10 gram karbonhidrata karşılık gelir.

Kardiyometabolik

Kardiyometabolik tıbbi bir terimdir ve “kardiyovasküler sistem ve metabolizma ile ilgili” anlamına gelir. Kardiyometabolik hastalıklar örneğin diyabet, yüksek tansiyon, yağ metabolizması bozuklukları ve obezitedir.

Kardiyovasküler

Kardiyovasküler, tıbbi bir terimdir ve “kalp ve kan damarlarıyla ilgili” anlamına gelir. Kardiyovasküler hastalıklar, kalp-damar hastalıkları olarak da adlandırılır.

Karma insülin

Bu, hem temel insülin ihtiyacını, hem de yemek sonrası insülin ihtiyacını karşılamak için, kısa etkili ve uzun etkili insülinden hazırlanmış bir karışımıdır.

Kaşeksi

Kaşeksi, şiddetli bir zayıflama şeklidir, yani patolojik kilo kaybıdır.

Ketoasidoz

Diyabetik ketoasidoz, öncelikle tip 1 diyabetli kişilerde ortaya çıkan akut bir komplikasyondur. Nedeni, kan şekerinin insülin eksikliğine bağlı olarak şiddetli olarak artmasıdır. İnsülin eksikliği veya insülin ihtiyacının büyük ölçüde artması, ateş, kusma ve/veya ishal ile seyreden şiddetli bir enfeksiyona veya kalp krizi, felç veya tespit edilmeyen bir hipertiroidizm gibi ciddi, yeni ortaya çıkan hastalıklarlara bağlı olarak da ortaya çıkabilir. Yeterli insülin bulunmadığında kandaki şeker artık vücut hücreleri tarafından emilemez. Bunun sonucunda hücreler metabolik süreçler için gerekli enerjiden yoksun kalırlar. Vücut, enerji gereksinimini karşılamak için yağ dokusunu parçalamaya başlar. Yağ, yağ asitleri haline gelir, yağ asitleri de eksik olarak parçalanarak keton cisimciklerine dönüşürler. Artan keton cisimciği konsantrasyonu, kanın tehlikeli bir şekilde asitlenmesine yol açar. Ketoasidoz, aşağıdaki olası semptomlarla ortaya çıkar:

  • İdrara çıkmada artış (poliüri),
  • artan susuzluk (polidipsi),
  • görme bozuklukları,
  • aşırı sıvı kaybı (desikoz) ve
  • kas krampları.

Mide bulantısı ve kusma görülür. En kötü durumda ölümle sonuçlanabilen ketoasidotik koma da ortaya çıkabilir.

Ketonemi

Ketonemi, kanda keton cisimciklerinin artması durumudur.

Keton cisimcikleri

Keton cisimcikleri, insülin eksikliğinin bir sonucu olarak yağ parçalanması sırasında giderek artan şekilde üretilen maddelerdir. Örneğin aseton da buna dahildir. Kanda belirli bir konsantrasyonun üzerinde bulunmaları ketoasidoza yol açabilir.

Keton testi

Keton testi yardımıyla kanda veya idrarda keton cisimciklerininin artışı belirlenebilir. Özellikle tip 1 diyabetli kişilerde ortaya çıkabilen ciddi bir metabolik dengesizlik olan ketoasidozun göstergesi olabilirler. Eczanede ketona karşılık olarak renk değişikliği gösteren keton idrar test şeritleri bulunur.

Ketonüri

Keton cisimlerinin idrarla atılması anlamına gelir. Ketonüri, ketoasidozun bir göstergesi olarak özellikle insülin eksikliği olan tip 1 diyabette ortaya çıkabilir. İdrarda keton atılımı test çubukları (keton testi) yardımıyla ölçülebilir.

Klirens

Klerensin yardımıyla, organların, örneğin böbreklerin detoksifikasyon performansı tarif edilebilir. Bu sayede böbrek fonksiyonunu kontrol etmeye yarar. Klerens, böbreklerde belirli bir madde, örneğin kreatinin tarafından belirli bir süre içinde atılan kan miktarına (kan hücreleri hariç) karşılık gelir.

Kohort çalışması

Belirli bir özelliğe sahip olan veya olmayan bir grup insanın (kohort) belirli bir süre boyunca gözlemlendiği karşılaştırmalı gözlemsel bir çalışmadır. Bu şekilde hedef hastalığın ortaya çıkmasındaki farklılıklar belirlenebilir. Kohort çalışmaları, özellikle bir hastalık için belirli risk faktörlerini belirlemede yararlıdır. Örneğin, sigara içen ve içmeyen iki gruptaki insanların sağlık durumlarının yıllar içinde nasıl geliştiği incelenebilir.

Kolesterol

Kolesterol, yağ benzeri bir maddedir. Yiyecek yoluyla vücuda girebilir, ancak esas olarak vücudun kendisi tarafından, özellikle de karaciğerde üretilir. Hücre duvarlarının bir parçasıdır ve birçok hormon için bir yapı taşıdır. Kolesterol, düşük yoğunluklu (LDL) veya yüksek yoğunluklu (HDL) olabilen farklı türlerde ortaya çıkar. Bu iki tür arasındaki oranlar kalp hastalığı riskiyle bağlantılıdır. Düşük LDL ve yüksek HDL kolesterol, düşük kardiyovasküler hastalık riski ile ilişkilidir.

Koroner kalp hastalığı (KKH)

Koroner kalp hastalığı, koroner arterlerin bir hastalığıdır. Çoğunlukla kan damarlarında yağ ve kalsiyum birikmesiyle oluşan arteriosklerozdan kaynaklanır. Koroner kalp hastalığında koroner damarların lümen (iç) çapı azalır. Bunun sonucunda kan akışı ve oksijen kaynağı azalır. Hastalık ilerledikçe kalp krizi gibi diğer kalp hastalıklarının görülme olasılığı artar.

Kortizon

Kortizol olarak da bilinen kortizon, böbrek üstü bezinin korteksinde oluşan bir hormondur. Özellikle stresli durumlarda fazlaca salgılandığı için stres hormonu olarak da bilinir. Glukoz oluşumunu, yani glukoneogenezi teşvik eder. Kortizon, hipoglisemiye (düşük kan şekeri) karşı koymak için büyük miktarda salgılanır.

Kreatinin

Kreatinin, kasların metabolik bir ürünüdür ve böbrekler tarafından atılır. Kandaki kreatinin artışı böbreklerde hasarı gösterebilir. Yaşlılar gibi kas kütlesi azalmış kişilerde kreatinin seviyeleri düşebilir. Bu nedenle, normal kan kreatinin seviyelerinde bile böbrek fonksiyonunun kısıtlanması mümkündür. Bununla birlikte, kas yaralanmaları durumunda, sıklıkla yüksek kreatinin seviyeleri gözlenir.

Kreatinin klirensi

Kreatinin klirensi yardımı ile böbrek fonksiyonu değerlendirilebilir. “Klirens” teriminden böbreklerin detoksifikasyon kapasitesinin ölçüsü anlaşılır. Bu ölçünün hesaplanması için kan plazması ve idrardaki kreatinin konsantrasyonu, birikmiş idrar miktarı (24 saatin üzerinde) ve bir düzeltme faktörü gerekir. İlgili kreatinin klirensi bilindiğinde, glomerüler filtrasyon hızı tahmin edilebilir

Ksilitol

Kuersetin

Kuersetin, polifenol ve flavonoid grubundan doğal bir pigmenttir. Kuersetin, diğer şeylerin yanı sıra meyvelerde, kuruyemişlerde, tohumlarda ve çayda bulunur. Hayvanlarla yapılan çalışmalarda, kuersetin alımı yüksek kan şekeri seviyelerini düşürmüş ve diyabet komplikasyonlarını hafifçe iyileştirmiştir. Kuersetinin insanlarda etkinliği ve hepsinden önemlisi yan etkileri hakkında şu ana kadar yeterli veri bulunmamaktadır.

Kussmaul Solunumu

Ketoasidoz durumunda, nefeste karakteristik bir aseton kokusu (oje çıkarıcı veya çürük meyveye benzer) ortaya çıkabilir. Bu koku, enerji kazanmak için yağları parçaladığında vücudun salgıladığı metabolik ürünlerden (keton cisimcikleri) kaynaklanır. Glukoz, insülin olmadan çoğu organın hücresine giremediğinden, alternatif metabolik yollar kullanılması gerekir. Ayrıca,  hiperasiditenin ürettiği artmış karbondioksiti (CO2)  vücuttan atmak için hastanın  solunumu uyarılır Bu nefes şekline, bunu ilk kez 1874'te tanımlayan doktor Adolf Kussmaul'un adı verilmiştir.

L

Laktik asidoz

Laktik asidoz nadir görülen bir durumdur. Daha çok, kullanmanın sakıncalı olduğu durumlara dikkat edilmediği takdirde, metformin alımında ortaya çıkar. Normalde kan şekeri oksijen varlığında parçalanır. Eğer böyle olmazsa laktat (laktik asit)  birikecektir. Karaciğer tarafından aynı ölçüde parçalanamaz. Laktik asidozun semptomları net değildir ve halsizlik, mide bulantısı ve karın ağrısı ile kendisini gösterebilir. Birkaç saat içinde hızlı ve derin nefes almanın eşlik ettiği bir bilinçsizlik hali ortaya çıkabilir. Kussmaul solunumundan da bahsedilmektedir.

Langerhans adacıkları

Langerhans adacıkları, pankreasta glukagon ve insülin hormonlarını üreten hücre topluluklarıdır. Esas olarak alfa hücreleri ve beta hücrelerinden oluşurlar.

Legacy Effect

Legacy Effect, “kalıtım etkisi” anlamına gelir. Özellikle hastalığın başlangıcında, kan şekeri kontrollerinin iyi yapılması yoluyla diyabetin ikincil hastalıklarının uzun vadede azaltılmasıdır.

Lenfositler

Lenfositler beyaz kan hücreleridir. Vücuttaki tehlikeli yabancı maddelerle savaşırlar ve bağışıklık sisteminin bir parçasıdırlar. Artan veya azalan değerler çeşitli hastalıkların göstergesidir.

Leptin

Leptin, yağ dokusu tarafından oluşturulan bir hormondur. Açlık ve tokluk hissinde rol oynar. Yağ dokusunun doluluk durumunu beyne bildirir ve vücut yağ kütlesinin düzenlenmesinde görev alır. Kandaki yüksek leptin seviyeleri normal kilolu insanlarda iştahı engeller. Fakat fazla kiloda durum böyle olmaz. Bu nedenle, fazla kilonun leptin direnci ile ilişkili olduğu varsayılmaktadır.

Lifler

Lifler, selüloz gibi, insanların sindiremediği veya yalnızca kısmen sindirdiği bir gıda bileşenidir. Tokluk hissi verirler ve bağırsak hareketlerini teşvik ederler. Ayrıca bağırsaklardaki şeker ve kolesterol emilimini yavaşlatırlar. Liflerin çoğunluğu, polisakkaritler adı verilen karmaşık karbonhidratlardır.

Lipohipertrofi

Lipohipertrofi, insülin enjeksiyon noktaları bölgesindeki yağ dokusundaki artış anlamına gelir. Doku sertleştiği ve kalınlaştığı için bir enjeksiyon tepesi oluşur. Enjekte edilen insulin, bu noktada yağ hücrelerinin büyümesini destekler. Ayrıca kalınlaşmış bölgelerde zamanla insülin emilimi de değişir. Bu nedenle enjeksiyon noktaları düzenli olarak değiştirilmelidir.

M

Makroalbuminüri

Albümin, karaciğerde üretilen bir proteindir. Makroalbuminüri, idrarda albümin atılımının büyük ölçüde artmış olmasıdır. Atılım değeri günde 300 miligramın üzerindedir. Bu durum diyabetik böbrek hasarı uyarısı olarak kabul edilir.

Makroanjiyopati

Makroanjiyopati, büyük kan damarlarındaki (arterler) patolojik hasarlardır. Genellikle kalp ve beyin gibi veya bacaklar gibi çeşitli organların büyük arterlerinin damar duvarlarındaki birikintilerden kaynaklanır.

Makrozomi

Makrozomi, çok yüksek doğum ağırlığı anlamına gelir. Yeni doğan bebeğin kilosunun 4.000 gramın üzerinde olması halinde makrozomiden bahsedilir.

Makrovasküler

Makrovasküler tıbbi bir terimdir ve “orta ve büyük kan damarları (arterler) ile ilgili” anlamına gelir (ayrıca bkz. Makroanjiyopati).

Malformasyon

Malformasyon, “kusurlu oluşum” veya “kusurlu gelişme” için kullanılan tıbbi veya İngilizce bir terimdir.

Maltitol

Mannitol

Maturity Onset Diabetes of the Young (MODY)

MODY diyabet, Almanya'da eskiden tip 3a diyabet olarak da adlandırılırdı. Bu diyabet türüne genetik kusurlar neden olur. Bu kusurlar beta hücrelerinde işlev bozukluğuna yol açar. MODY, dünya çapında diyabetli kişilerin yüzde 5'inden azında görülür. Genel olarak MODY, 25 yaşın altındaki normal kilolu yetişkinlerin ailelerinde daha fazla görülür. MODY hastalarına genellikle tip 1 veya tip 2 diyabet teşhisi konur. Genetik yapıdaki değişiklikler ancak bir gen testi yapılarak tespit edilebilir. Şu anda bilinen 14 MODY diyabet türü bulunmaktadır.

Metabolik denge bozukluğu

Kan şekeri değerlerinin çok düşük veya çok yüksek bir aralıkta olması durumunda metabolik denge bozukluğu söz konusudur. Her iki durumda da hızlı bir şekilde müdahale edilmesi gerekmektedir. Aşırı durumlarda fazla düşük kan şekeri (hipoglisemi) ve yüksek kan şekeri (hiperglisemi) diyabetik komaya varan sonuçlara yol açabilmekte ve hayati tehlike teşkil edebilmektedir. Diyabet acil durumunda yapılması gerekenleri burada okuyabilirsiniz.

Metabolik sendrom

Metabolik sendrom, çok sayıda ikincil hastalık için çeşitli risk faktörlerinin bir kombinasyonudur. Aşağıdaki 5 risk faktöründen en az 3'ünün mevcut olması halinde bir metabolik sendromun varlığından bahsedilir:

  • Kadınlar için 88 santimetreden, erkekler için 102 santimetreden fazla bel çevresi
  • 150 mg/dl'nin üzerinde trigliserit seviyeleri
  • Kadınlarda 40 mg/dl'nin altında ve erkeklerde 50 mg/dl'nin altında HDL kolesterolü
  • 130/85 mmHg'nin üzerinde tansiyon
  • 100 mg/dl'nin üzerinde (5,6 mmol/l'nin üzerinde) açlık kan şekeri veya tip 2 diyabetin olmas

Metabolizma, glukoz metabolizması

Metabolizma, işlevlerini sürdürmek için vücudun maddeleri emdiği, dönüştürdüğü ve parçaladığı tüm süreçleri ifade eder.

Glukoz metabolizması, vücutta glukozun enerji üretmek için kullanıldığı tüm süreçleri ifade eder. Bu işlemler için önemli organlar bağırsaklar, karaciğer ve kaslardır. Ancak diğer tüm vücut fonksiyonları ve organlar da enerjiye ihtiyaç duyarlar ve bu nedenle glukoz metabolizmasına katılırlar.

Metformin

Metformin, genellikle tip 2 diyabette kullanılan bir oral antidiyabetik ilaçtır. Biguanid madde sınıfına girer. Hücrelerin insülin duyarlılığını iyileştirir ve karaciğerden şeker (glukoz) salınımını azaltır. Bu sayede kan şekeri seviyesi açlık durumunda da düşer. İnsülin salgılanması metforminden etkilenmez, bu nedenle tek başına metformin tedavisinde düşük kan şekeri riski bulunmaz.

Mikroalbüminüri

Albümin, karaciğerde üretilen bir proteindir. Mikroalbüminüri, makroalbüminürinin aksine idrarda albümin atılımının hafifçe artmasıdır. Atılım değeri 20 ila 200 mg/l veya 30 ila 300 mg/gün’dür. Diyabetik böbrek hasarının erken bir belirtisi olabilir.

Mikroanjiyopati

Mikroanjiyopati, küçük kan damarlarındaki (kılcal damarlar) patolojik hasarlardır. Diyabette genellikle gözlerin daha küçük kan damarları (retinopati), böbrekler (nefropati), sinirler (nöropati) ve ayaklar (diyabetik ayak sendromu) sıklıkla etkilenir.

Mikrovasküler

Mikrovasküler, “en küçük kan damarları (kılcal damarlar) ile ilgili” anlamına gelir (ayrıca bkz. Mikroanjiyopati)

Monosakkaritler

Bu, basit şekerler için kullanılan bilimsel terimdir.

N

NAFLD

NAFLD, İngilizce „non-alcoholic fatty liver disease“nin kısaltmasıdır ve Türkçe karşılığı “nonalkolik (alkolden bağımsız) karaciğer yağlanması” anlamına gelir. Yağlı karaciğerde, karaciğer hücrelerinde yağ birikir. Eğer karaciğer, yağlanmadan dolayı enflame olursa (bkz. NASH) yağlı karaciğer hastalığı ciddi sorunlara neden olabilir.

NASH

NASH, “nonalkolik steatohepatit”in kısaltması olup alkolden bağımsız yağlı karaciğer enflamasyonu anlamına gelir. Yağlı karaciğer hastalığının (bkz. NAYKH) daha riskli seyreden bir şeklidir. Bu hastalıkta yağlı karaciğer hücreleri enflame olur.

Nefropati, diyabetik

Diyabetik nefropati, diyabetin ikincil hastalıklarından biridir. Aşırı yüksek kan şekeri seviyeleri böbrek damarlarına zarar verdiği için böbreklerin filtre işlevinde ciddi azalma olur. Diyabetik nefropati, idrarla protein atılımında sürekli bir artış ile (mikroalbüminüri) kendisini gösterir. Hastalık ilerledikçe kreatinin klirensi azalır.

Nöropati, diyabetik

NPH İnsülin

NPH, Neutrales Protamin Hagedorn’un kısaltmasıdır. NPH geciktirici insülinlerin etki süresi daha uzundur, çünkü insan insülini geciktirici madde nötr protamin Hagedorn’a (NPH) bağlıdır. NPH geciktirici insülinler bazal insülinlerdir ve vücudun temel insülin ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılır.

O

Obezite

Şişmanlık olarak da adlandırılan obezite aşırı vücut yağı birikimine bağlı aşırı kilolardır. Vücut kitle endeksinin (VKE) 30 kg/m²nin üzerinde olması halinde obeziteden söz edilir. VKE, vücut ağırlığının (kilogram olarak) boyun karesine (metre olarak) bölünmesiyle hesaplanır. Obezite, 3 farklı etki derecesine göre ayrılır. Özellikle yağın ağırlıklı olarak göbek bölgesinde toplandığı durumlarda obezite, tip 2 diyabet riskini artırır.

Oksidatif stres

Oksidatif stres, serbest radikallerin oluşumu ve bozulması arasındaki orantısızlığı tanımlar. Serbest radikaller çok duyarlı maddelerdir. Vücudun parçalayabileceğinden daha fazla serbest radikal bulunması halinde oksidatif stres oluşur. Oksidatif stresi tetikleyen birkaç unsur vardır. Örneğin sigara, alkol, ilaç veya stres bunlar arasında sayılabilir. Oksidatif stres, geçici veya kalıcı hasara neden olabilir ve vücutta yaşlanmayı hızlandırabilir.

Oral antidiyabetik ilaçlar

Oral antidiyabetik ilaçlar, kan şekerini düşüren, tablet formundaki ilaçlardır ve daha çok tip 2 diyabet tedavisinde kullanılırlar. Beslenme alışkanlığında değişiklik ve yaşam tarzındaki iyileştirmeler yeterli olmadığında kullanılırlar. Oral antidiyabetik ilaçlar etki tarzlarına göre farklılık gösterirler. Tip 2 diyabet tedavisinde aşağıdaki oral antidiyabetik ilaçlar kullanılırlar:

Oral glukoz tolerans testi (OGTT)

Oral glikoz tolerans testi (OGTT) kan şekeri seviyesini kontrol etmek için kullanılır. Diyabet şüphesinin bulunması halinde yapılır. Şeker yükleme testi, otururken veya uzanırken, 8 ila 12 saat yemek yenmemiş ve sigara içilmemiş olarak, dinlenme durumunda yapılır. Testin başında 75 gram glukoz içeren hazır şeker çözeltisi 5 dakika içinde içilir. Şeker çözeltisi içilmeden önce ve 1 ve 2 saat sonra venöz kan örneği alınır. Kan şekeri seviyesi belirlenir. Açlık değerinin yüksek çıkması (126 mg/dl veya 7.0 mmol/l'den) ve 2 saatlik değerin de yüksek çıkması (200 mg/dl veya 11.1 mmol/l'nin üzerinde) durumunda diyabetin varlığı tespit edilir.

Orlistat

Orlistat etken maddesi, obezite hastalığının tedavisinde kullanılan tablet formunda bir ilaçtır. Yağların vücut tarafından alınması ve değerlendirilmesi için önce lipaz enzimi tarafından parçalanması gerekir. Orlistat, bağırsaktaki enzimi engelleyerek yağların emiliminin yaklaşık yüzde 30 oranında azalmasını sağlar. Bu ilacın kullanılmasıyla yaklaşık 2 kilogramlık ek bir kilo kaybı sağlanabilir. Yaygın görülen yan etkiler arasında yumuşak dışkı, dışkılama dürtüsünün artması ve gazdır. Ayrıca yağda çözünen vitaminlerin emiliminde azalma olabilir.

Otoimmün hastalık

Otoimmün bir hastalıkta bağışıklık sistemi, yani vücudun kendi savunma sistemi artık çalışmaz. Bağışıklık sistemi artık vücudun kendi hücreleri ile bakteri veya virüs gibi yabancı istilacılar arasında ayrım yapamaz. Tip 1 diyabette pankreastaki insülin üreten hücreler bu şekilde yok edilir.

Ö

Ödem

Dokulardaki su birikimidir.

P

PAD, Periferik Arter Tıkanıklığı Hastalığı

PAD, halk arasında vitrin hastalığı olarak da bilinen periferik arter tıkanıklığı hastalığı anlamına gelir. PAD'da kollar ve bacakların yanı sıra pelviste damarlardaki kan akışı bozulur. Özellikle bacaklardaki damarlar sıklıkla kireçlenir ve bu nedenle ciddi şekilde daralır veya tıkanırlar. Kan artık ayağa ulaşmaz ve buna bağlı olarak ayaklar oksijen veya besinlerle yeterince beslenmezler. Başlangıçta bu dolaşım bozukluğunda genellikle şikayet görülmez. PAD’nin ilk belirtileri genellikle yürürken kişiyi durmaya zorlayan kramp benzeri ağrılardır.

Pankreas

Pankreas, midenin arkasında, üst karın bölgesinde bulunan bir organdır. Bağırsağa veya doğrudan kana değişik maddeler salgılayarak yeceklerimizin sindirilmesine yardımcı olur. Aynı zamanda insülin hormonu ve glukagon da üretir.

Pankreatit

Pankreatit, pankreasın iltihaplanmasıdır.

Periodontitis

Periodontitis, periodonsiyumun kronik, bakteriyel bir iltihabıdır. Hastalık genellikle yavaş ilerler ve gittikçe kemik kaybına yol açar. Etkilenen dişler gevşer. Tedavi edilmezse, bu durum diş kaybına neden olur. Diş etlerinin iltihaplanması, periodontitisin bir habercisidir.

Plasebo

Plasebo, etken madde içermeyen bir preparattır. Plasebo bilimsel çalışmalarda karşılaştırıcı bir araç olarak kullanılır. Bu sayede çalışma sırasında yapılan gözlemlerin karşılaştırılması mümkün olur. Örneğin, hem plasebo grubundaki katılımcılarda hem de gerçek etken madde içeren grup katılımcılarında belirli etkiler ortaya çıkarsa bu etkinin sebebi etken maddeye bağlanmaz.

Plazma

Plazma (kan plazması) dendiğinde tüm sıvı kan bileşenleri kastedilir. Su, proteinler, besinler, tuzlar, metabolik ürünler, enzimler ve hormonlardan oluşur. Kan plazması kan hücreleri veya trombositler içermez. Serumun aksine plazma, pıhtılaşma faktörleri içerir.

Polidipsi

Polidipsi, patolojik olarak artan susuzluk hissidir. Büyük ölçüde artan sıvı alımı ile beraber görülür.

Polinöropati, diyabetik

Diyabetik polinöropati, diyabetin bir sonucu olarak ortaya çıkabilen pekçok sinirin etkilendiği bir hastalıktır. Hem periferik sinir sisteminin istemli kontrol edilen kısmınını, hem de istemsiz sinir sistemini etkileyebilir. İkincisi, örneğin nefes almayı, kalp atış hızını veya bağırsak hareketlerini düzenler. Bu sistemdeki hasar genellikle fark edilmez veya ancak hasar belirgin olduğunda fark edilir. Fonksiyon azaldığında “negatif semptomlardan” söz edilir: Dokunuşlar, sıcaklık farklılıkları, ağrı uyaranları giderek daha az hissedilir. Öte yandan, olmaması gereken duyumlar algılandığında “pozitif semptomlardan” söz edilir: Bunlar uyuşma, karıncalanma veya her türlü ağrı hissi (yanma, yırtılma, batma, künt veya delici) olabilir. Bu yanıltıcı hisler genellikle akşamları veya geceleri istirahat sırasında meydana gelir ve hareket edince rahatlar.

Polisakkaritler

Çoklu şekerlerin bilimsel adıdır.

Poliüri

Aşırı miktarda idrar atıldığında (günde 2 litreden fazla) poliüreden bahsedilir. Bu, diyabet veya şekersiz diyabet (diabetes insipidus) belirtisi olabilir.

Postprandial

“Yemek sonrası” veya “öğün sonrası” anlamına gelir (bkz. Preprandial)

Prediyabet

Prediyabet terimi, Postprandial kan şekeri değerlerinin arttığı (açlık kan şekeri 100 ila 125 mg/dl (5.6 - 6.9 mmol/l) ve/veya 75 gram oral glukoz tolerans testinde 2 saatlik glukoz 140 ila 199 mg/dl (7,8 - 11 mmol/l)) ve/veya HbA1c değerlerinin arttığı (yüzde 5,7 ila yüzde 6,4 (38,8 - 46,5 mmol/mol)) durumu tarif eder, ancak bu değerler yine de diyabet sınır değerlerinin altındadır. 

Pregabalin

Pregabalin, diyabetin yol açtığı bir komplikasyon olan diyabetik nöropatide ağrı tedavisi için kullanılan bir etken maddedir.

Preprandial

“Yemek öncesi” veya “öğün öncesi” anlamına gelir (bkz. Postprandial)

Prevalans

Prevalans, hastalık sıklığı için kullanılan bilimsel bir terimdir. Belirli bir zamanda veya belirli bir süre içinde nüfusun ne kadarının belli bir hastalığa yakalanmış olduğunu belirtir.

Prospektif

Prospektif, “geleceğe yönelik” veya “geleceği gören” anlamına gelir. Prospektif bir çalışmada, araştırma ekibi tarafından araştırılan olay, mesela belirli bir hastalık, çalışma başladığında henüz ortaya çıkmamış olur. Çalışma süresince araştırma ekibi hastalığın ne zaman ve ne sıklıkla ortaya çıktığını inceler. Prospektifin karşıtı retrospektiftir (bkz. retrospektif).

Prostaglandinler

Prostaglandinler doku hormonlarıdır. Ağrı, iltihaplanma ve kanın pıhtılaşmasında önemli rol oynarlar.

Proteinler

Proteinler, doğal olarak oluşan, yalnızca veya ağırlıklı olarak amino asitlerden oluşan maddelerdir. Neredeyse tüm canlı organizmaların önemli bir parçasıdırlar ve karbonhidratlar ve yağlarla birlikte temel besinler arasında yer alırlar. Vücutta çeşitli görevler üstlenirler.

Proteinüri

Proteinüri, günde 150 miligramdan fazla proteinin atılmasıdır. Teşhis için genellikle albümin proteini ölçülür (bkz. Albuminüri).

R

Randomize kontrollü çalışma (RKÇ)

Randomize kontrollü bir çalışmada, katılımcılar rastgele (randomize) gruplara – örneğin iki farklı gruba - ayrılırlar. Bu gruplarda araştırma ekibi çeşitli ölçüleri inceler ve bunları birbirleriyle karşılaştırır. Bir grup örneğin yeni bir ilaç alırken, diğer grup bir plasebo, yani etken madde içermeyen bir ilaç alır. Araştırma ekibi daha sonra iki grupta hastalık semptomlarının nasıl değiştiğini inceler.

Reaktif hipoglisemi

Reaktif hipoglisemi, düşük kan şekerinin özel bir şeklidir. Karbonhidrat oranı yüksek bir yemekten sonra aşırı insülin salınımından kaynaklanır. Bunun nedenleri çeşitli olabilir. Örneğin, diyabetin erken aşamalarında ortaya çıkar. Ayrıca, otonom sinir sistemine verilen hasarın bir sonucu olabilen mide boşalma bozuklukları durumunda da ortaya çıkabilir (bkz. Polinöropati). Bu durumda diyabetik gastropareziden söz edilir. Mide ameliyatından sonra da reaktif hipoglisemi ortaya çıkabilir.

Remisyon

Remisyon, hastalığın semptomlarının gerilemesi veya geçici olarak azalmasıdır.

Tip 1 diyabette bir remisyon dönemi yaşanabilir. İnsülin tedavisinin başlamasından sonraki bu dönemde, metabolik durum önemli ölçüde iyileşebilir ve böylece çok az insüline ihtiyaç duyulabilir veya hiç insulin gerekmeyebilir. Bu aşamanın ne kadar süreceği duruma göre değişir.

Tip 2 diyabette, yaşam tarzında değişiklik yaparak, kilo azaltarak veya bir obezite ameliyatı ile hastalığın semptomları tamamen veya çoğunlukla kısmen giderilebilir.

Restriktif akciğer hastalığı

Restriktif akciğer hastalıklarında, akciğerler artık çeşitli nedenlerle düzgün bir şekilde genişleyemez. Hastalık, nefes darlığı ile kendini gösterir ve diyabetin ikincil hastalığı olabilir.

Retinopati, diyabetik

Diyabetik retinopati, diyabet hastalığının bir sonucu olarak göz retinasında oluşan hasardır. Tip 1 diyabetli kişilerin yaklaşık yüzde 25'inde yaşamlarının bir kısmında retinopati ortaya çıkar. Tip 2 diyabette bu sıklık ortalama yüzde 12,5 ile diğerinin yarısı kadardır. Vakaların üçte birinde, diyabet teşhisi konulduğunda retinada değişiklikler zaten mevcut olmaktadır. Retinopati, göz dibindeki küçük damarlardaki değişikliklerden kaynaklanır (bkz. Mikroanjiyopati). Bu, görme bozukluklarına veya görme zayıflıklarına yol açabilir. En kötü durumda ve tedavi olmadığı taktirde retina ayrılabilir. Tedavi edilmezse retinanın kopması körlüğe yol açabilir.

Retrospektif

Retrospektif, “geriye yönelik” veya “geriye bakan” anlamına gelir. Retrospektif bir çalışmada, araştırma ekibi tarafından araştırılan olay, mesela belirli bir hastalık, çalışma başladığında ortaya çıkmış olur. Geçmişe bakılarak hastalıkla ilgili risk faktörleri araştırılır.

S

Salgı

Bir dokudan, çoğunlukla bezlerden madde salımı

Serum

Serum, kırmızı ve beyaz kan hücreleri ve trombositler gibi katı bileşenler içermeyen kanın sıvı kısmıdır. Su, proteinler, besinler, tuzlar, metabolik ürünler, enzimler ve hormonlardan oluşur. Pıhtılaşmayı destekleyen bir proteinin eksik olmasından dolayı kan serumu pıhtılaşamaz.

SGLT2 inhibitörleri

SGLT-2 inhibitörleri, esas olarak tip 2 diyabette kullanılan oral antidiyabetik ilaçlardır. SGLT-2 inhibitörleri, böbreklerdeki sodyum/glukoz taşıyıcı 2'yi (SGLT-2) bloke ederek kan şekerini düşürür. Bu engellemeye bağlı olarak, böbrekler tarafından idrarla daha fazla şeker atılımı gerçekleşir. Kan şekeri seviyesi düşer. Ek olarak, bu etki mekanizması vücut ağırlığında ve kan basıncında bir azalmaya katkıda bulunur.

Siroz

Siroz, organlardaki dokunun sertleşmesi ve nedbeleşmesidir. Bağ dokusunun iltihaplanması ve patolojik bir şekilde çoğalması ile ortaya çıkar.

Sitagliptin

Bkz. Gliptin.

Somogyi etkisi, somogyi fenomeni

“Rebound hiperglisemi” olarak da bilinen Somogyi etkisi, düşük kan şekerinin ortaya çıktığı geceyi takip eden sabahın erken saatlerinde kan şekerinin yükselmesi durumuna denir. Akşam alınan insülin dozu çok yüksek ise kan şekeri seviyesi önce düşer.  Daha sonra vücut buna karşı düzenleme yapmaya başlar: Çeşitli mekanizmalara, özellikle de stres hormonu adrenalinin salgılanmasına bağlı olarak sabah kan şekerinde artış olur.

Stent

Stentler, metal veya plastikten yapılmış kafes şeklinde damar protezleridir. Genellikle koroner arterler gibi kan damarlarında damarları açık tutmak ve tekrar kapanmalarını önlemek için kullanılırlar.

Stratifikasyon

Stratifikasyon, “tabakalaşma” veya “tabakalama” anlamına gelir. Araştırma yaparken, örneğin, bir nüfus çalışmasındaki katılımcılar, belirli bir özelliğin varlığına bağlı olarak farklı tabakalara (strata) ayrılır. Sık kullanılan tabakalaşma özellikleri yaş veya cinsiyettir. Bu şekilde, araştırma ekipleri belirli alt gruplar için daha kesin sonuçlar elde edebilir ve hesaplama hatalarını önleyebilirler.

Stres hormonları

Stres hormonları stresli durumlarda vücut tarafından salgılanır. Bunlara örnek olarak adrenalin, kortizon veya büyüme hormonu verilebilir.

Subkutan (kısaltması sc.)

Subkutan, “deri altı” anlamına gelir. Mesela insülin deri altına enjekte edilir. Yağ dokusu derinin altında bulunur. Buna deri altı yağ dokusu da denir.

Sülfonilüreler

Sülfonilüreler, tip 2 diyabette kullanılan oral anti-diyabetik ilaçlardır. İnsülinin pankreastan kan dolaşımına salınmasını uyarırlar. Bununla birlikte, etkileri zamanla azalır, bu nedenle tip 2 diyabet için uzun süreli tedavi olarak yalnızca kısmen uygundurlar. Genellikle metformin ile tedavi edilemeyen hastalarda kullanılırlar. Metforminin aksine, sülfonilüre tedavisinde düşük kan şekeri riski vardır.

Sürekli glukoz ölçümü

Bkz. CGM

Ş

Şafak Fenomeni

Şafak vakası, sabahın erken saatlerinde kan şekerinin yükselmesidir. Bu artış, vücudun bu zamanda daha fazla salgıladığı hormonlardan kaynaklanmaktadır. Sonuç olarak karaciğerde daha fazla şeker (glukoz) salınır ve insülin ihtiyacı artar. Bazı kişilerde diyabet, geleneksel veya yoğunlaştırılmış insülin tedavisi ile yeterince kontrol edilemez. Bu, insülin pompası tedavisinin bir nedenidir. Kan şekerindeki sabah yükselişi, bir insülin pompasıyla ve sabah erken saatte bazal oranda bir artışla telafi edilebilir. Yoğunlaştırılmış insülin tedavisi sırasında akşamları uzun süreli insülin dozunun kullanılması veya arttırılması, kan şekerindeki sabah erken yükselişi de engelleyebilir.

Şeker

Şeker, karbonhidratlardan biridir ve vücut için önemli bir enerji kaynağıdır. Boyutlarına bağlı olarak, basit şeker, disakkarit ve polisakkarit olarak ayrılırlar.

Şeker ikameleri

Tadlandırıcıların aksine, şeker ikameleri, ev şekerinden (sakkaroz) biraz daha az olmakla beraber enerji sağlarlar. İnsülinden bağımsız olarak metabolize olurlar ve bu nedenle kan şekeri seviyesini şekerden daha az etkilerler. Ayrıca diş çürümesine neden olmazlar. Şeker ikameleri arasında fruktoz, maltitol, mannitol ve ksilitol bulunur.

T

Tadlandırıcılar

Besin değerleri önemsenmeyecek düzeyde olmakla beraber sofra şekerinden (sakkaroz) çok daha güçlü bir tada sahiptirler. Neredeyse hiç kalori içermezler. Bunlara örnek olarak aspartam, siklamatlar veya sakkarin verilebilir.

Temel Bolus Konsepti

Bir çeşit insülin tedavisidir. İnsülin (temel) gereksinimini karşılamak için geciktirme insülini ve yemek zamanı insülini (Bolus) verilir.

TENS

TENS, transkütanöz elektriksel sinir stimülasyonu anlamına gelir ve iyileştirici bir naturopatik tedavidir. Bu tedavi yöntemi ağrıya karşı elektrik ile mücadele eder. Bir cihaz, deri yoluyla sinir sistemine iletilen elektriksel uyarılar üretir. Elektriksel dürtü sinirleri uyararak ağrıyı dindirir veya tamamen ortadan kaldırır.

Time in Range

Time in Range, “hedefte geçirilen zaman” gibi bir anlama gelir. Hedefte geçirilen zaman, diyabet yönetimi ve metabolik uyum için yeni bir kriterdir. Ölçüm yalnızca bir CGM veya iscCGM sistemiyle mümkündür. Bu sistemler kan şekerini gün boyunca sürekli olarak ölçerler. Bu sayede kan şekeri değerinin günde kaç saat belli bir hedef aralığın içinde olduğu değerlendirilebilir.

Titrasyon Aşaması

Titrasyon aşaması ile, bir ilacın alınmaya başlandığı, bireysel olarak etkili dozunun test edildiği ve ayarlandığı zaman aralığı kastedilir.

Toplardamarlar

Toplardamarlar, oksijeni tükenmiş kanı kalbe taşıyan kan damarlarıdır.

Transkripsiyon faktörü

Transkripsiyon faktörleri, genleri okumak için gerekli olan bazı proteinlerdir.

Trigliserit

Trigliseritler, nötr yağlar olarak da bilinirler. Şeker alkolü denen ve 3 yağ asidine bağlı bir gliserin molekülünden oluşurlar.

U

Uzun süreli kan şekeri değeri (HbA1c Değeri)

Bu ölçüm değeri, son 8 ila 12 hafta içindeki ortalama kan şekeri seviyesi hakkında bilgi verir. Uzun süreli kan şekeri hafızası da denebilir ve HbA1c değeri olarak da adlandırılır.

Ü

V

Vagner sınıflandırması

Diyabetik ayak sendromunun ciddiyeti Vagner'e (orjinal yazılımı Wagner) göre sınıflandırılabilir. Burada yaranın derinliği değerlendirilir. Sınıflandırma, Armstrong'un bir enfeksiyonun veya iskeminin (dolaşım bozukluğu) varlığını tanımlayan kriterleri ile genişletilebilir.

Vücut kitle endeksi (VKE)

Vücut kitle endeksi (VKE), vücut ağırlığı ile boy arasındaki ilişkiyi tanımlar. VKE şu şekilde hesaplanır:

VKE = Kilogram cinsinden vücut ağırlığı : Boyun metre cinsinden karesi

VKE, bir kişinin fazla kilolu olup olmadığına dair bir kılavuzdur. Yaşın da bir rol oynadığı aşağıdaki sınıflandırmalar geçerlidir:

  • Zayıf: 18,5 kg/m²nin altında
  • Normal (ideal kilo): 18,5 ile 24,9 kg/m² arasında
  • Fazla kilolu: 25 ile 29,9 kg/m² arasında

VKE’nin 30 kg/m²'yi aştığı durumlarda şişmanlık (obezite) sözkonusudur. VKE, yağ ve kas kütlesi arasında ayrım yapmadığı için, örneğin çok fazla kas kütlesi olan sporcular için bu endeks yağ kütlesinin bir göstergesi olarak kullanılamaz.

Y

Yağ

Yağlar, karbonhidrat ve proteinlerin yanı sıra, vücuttaki önemli enerji kaynaklarıdır. Yiyecek yağları gliserin ve yağ asitlerinden oluşur.

Yağ asitleri

Yağ asitleri, yiyeceklerde bulunan yağların bileşenleridir. Kimyasal olarak yalnızca tek bağlarla bağlı olup olmadıklarına veya bir veya daha fazla kimyasal çift bağ içerip içermediklerine bağlı olarak doymuş ve doymamış yağ asitleri olarak ayrılırlar. Doymuş yağ asitleri örneğin tereyağında, peynirde ve ette bulunur. Doymamış yağ asitleri de örnek olarak zeytinyağı, kolza yağı ve fındıkta bulunur.

Yağ dağılımı

Sadece aşırı kilo değil, aynı zamanda vücuttaki yağ dağılımı da sağlık açısından risk oluşturmaktadır. Karın bölgesindeki yağ birikintileri yüksek oranda diyabet ve kardiyovasküler hastalıklar riski taşır. Kalça yağının aksine göbek yağı metabolik olarak çok aktiftir. Bu, gövdeyi belirgin kılan, abdominal (abdomen = karın) veya erkek tipi (android) yağ dağılımı (elma tipi), daha az riskli, kalçayı belirgin kılan, kadın tipi (gynoid) ve armut tipi olarak da adlandırılan yağ dağılımı ile tezat oluşturur. Yağ dağılımı bel-kalça oranı (waist-to-hip ratio) kullanılarak belirlenebilir. Erkeklerde bel-kalça oranının 0,90'dan büyük olması durumunda elma tipinden söz edilir. Kadınlarda sınır 0,85'tir.

Yağlı karaciğer

Yağlı karaciğer terimi, karaciğer dokusunda artan yağ içeriğini tanımlar. Karaciğer sirozunun (karaciğerin sertleşmesi) habercisi olabilir. Tip 2 diyabet için bir risk faktörü olarak kabul edilir.

Yetişkinlerde Gizli Otoimmün Diyabet (LADA)

LADA, yalnızca yetişkinlikte ortaya çıkan özel bir tip 1 diyabet şeklidir. Bu diyabet türünde insülin eksikliği nispeten yavaş gelişir. Genellikle, benzer semptomlar nedeniyle başlangıçta yanlışlıkla tip 2 diyabet olarak teşhis edilir. Bununla birlikte, LADA'lı kişilerin kan serumlarında adacık hücre antikorları (ICA) ve/veya glutamat dekarboksilaz (GADA) enzimine karşı antikorlar bulunur. Bu antikorlar, bağışıklık sisteminin kendi vücudunun aleyhine döndüğünün bir göstergesidir: İnsülin üretimi bu şekilde engellenir.

Yoğun geleneksel tedavi (İCT)

Kısaca İCT olarak da bilinen yoğunlaştırılmış geleneksel insülin tedavisinde, temel insülin ihtiyacının karşılanması için hızlı etkili bolus insülin ile uzun süreli insülin (bazal insülin) birbirinden ayrı olarak kullanılır. Kısa etkili insülin olarak insan insülinleri veya analog insülinler kullanılır. Uzun süreli insülinler, ya NPH orta etkili insülinler ya da uzun etkili analog insülinlerdir.

Yüksek kan şekeri

Kan şekeri seviyesinin çok yüksek olması anlamına gelir, bkz. Hiperglisemi.

Z