Ana içeriği göster
Helmholtz Münih, Alman Diyabet Merkezi ve Alman Diyabet Araştırma Merkezi'nin ortak teklifi

Diyabet, beyni ve ruhu nasıl etkileyebilir?

Bilimsel destek: Prof. Dr. Karsten Müssig

Diyabet, vücudun birçok organını ve bölgesini etkiler. Buna beyin ve ruh da dahildir: Diyabetli kişiler, diyabetsiz kişilere göre yaklaşık iki kat daha fazla depresif bozukluk geliştirir. Her iki hastalık tablosunun ortaya çıkmasına eşit derecede katkıda bulunabilecek çeşitli mekanizmalar tartışılmaktadır, örneğin iltihaplanma süreçleri. Araştırmalar, diyabet ve depresyonun birbirini karşılıklı olarak etkileyip kötüleştirebileceğini göstermektedir.

Psikolojik sorunlar, diyabet yönetimini zorlaştırabilir. Bu durum, kan şekeri düzeyi ve hastalığın uzun vadeli prognozu üzerinde olumsuz etki yaratır. Buna karşılık, yetersiz tedavi edilen diyabet, anksiyete bozukluklarını ve depresyonu şiddetlendirebilir ve uzun vadede hafıza performansını olumsuz etkileyebilir.



1. Diyabetin psikolojik yükleri ve zorlukları

Diyabet hastalığı, etkilenen kişiler için her gün çeşitli zorluklar yaratır. Birçok diyabetli, bu hastalığın günlük yaşamlarını etkilemesinden şikayetçidir. Bunun yanı sıra ikincil hastalık gelişme korkusu da yaşanmaktadır. Sürekli devam eden bu zorluklar, duygusal olarak kalıcı bir yük haline gelebilir ve sürekli strese yol açabilir. Uzmanlar bu durumu “diyabet sıkıntısı” olarak adlandırır.

Kronik stres durumunda, vücut daha fazla kortizol hormonu üretir. Kortizol da ihtiyaç duyulduğunda vücuda hızla daha fazla enerji sağlamak için kan şekerini yükseltir. Yüksek düzeyde stres ayrıca iştah hormonu grelin salınımını uyarır. Bu iştah hormonu, tatlılara ve karbonhidrat bakımından zengin yiyeceklere yönelik arzuyu artırır ve dolayısıyla artan gıda alımına bağlı olarak kan şekeri seviyesinin daha da yükselme olasılığını arttırır.

Bir dizi çalışma, diyabet sıkıntısı durumunda kişinin kendi diyabetine karşı gösterdiği özenin genellikle azaldığını göstermiştir. Bu, tedavinin başarısını etkileyebilir: Diyabet ihmal edilirse, metabolik kontrol bozulur ve diyabete bağlı ikincil hastalık riski artar.

İyi haber: Diyabet sıkıntısını azaltmak için bir dizi öğrenilebilir yöntem ve önlemler vardır. Yardım istemek ve yardımı kabul etmek de önemlidir. Stresle başa çıkma stratejileri, psikolojide “başa çıkma stratejileri” olarak adlandırılır.

Korku ve stresle başa çıkmak için neler yapabilirim?

Bilgi önemli: Hastalığı yönetme konusunda kendinizi güvende hissediyor ve zor durumlarla başa çıkma konusunda kendi yeteneklerinize güveniyorsanız, bu durum kaygının azalmasına yardımcı olur. Diyabet eğitimlerine katılın, diğer diyabetli kişilerle deneyimlerinizi paylaşın ve uzmanlardan öğrenin.

Ayrıca, günlük yaşamınıza yeterince dinlenme ve gevşeme olanakları eklemeye çalışın. Bunlar örneğin farkındalık egzersizleri, yoga, progresif kas gevşetme yöntemleri veya otojenik eğitim olabilir. Spor ve egzersiz de stresi azaltmaya yardımcıdır. Stres ve zorluklar ile başa çıkmanıza yardımcı olabilecek gevşeme teknikleri hakkında öneriler ve bilgileri burada bulabilirsiniz.

Yardım alın: Almanya Diyabet Derneği’nin (DDG) Diyabet ve Psikoloji Çalışma Grubu internet sitesinde (Almanca link), diyabet hastaları “Diyabet Uzmanı Psikolog” veya “Psikodiyabetolog” eğitimine sahip uzmanları arayabilirler.


2. Psikolojik rahatsızlıklar: Diyabet ve depresyon

Diyabetle ilgili kaygılar, endişeler ve korkular duygusal aşırı yüklenmeye katkıda bulunabilir. Bir dizi çalışma, diyabetli kişilerin metabolik olarak sağlıklı olan aynı yaştaki insanlara göre daha sık anksiyete bildirdiklerini ve yaklaşık iki kat daha sık depresyon belirtileri sergilediklerini doğrulamaktadır. Diyabetli kişilerin neredeyse yüzde 10'unun (her 100 kişiden 10’u) “gerçek” depresyondan etkilendiği ve yaklaşık yüzde 25'inin (her 100 kişiden 25’i) depresif ruh hallerinden mustarip olduğu tahmin edilmektedir. Genel olarak, diyabetli kadınların depresyona yakalanma olasılığı erkeklerden daha yüksektir.

Kişinin kendi diyabet tedavisini tutarlı bir şekilde uygulama motivasyonu genellikle depresif ruh hali veya depresyon ile azalır. Bunun sonucu olarak kan şekeri seviyesi artar. Ayrıca stres hormonlarının da psikolojik stres durumunda kan şekeri seviyeleri üzerinde olumsuz etkileri vardır. Bununla birlikte, uzun vadede yüksek kan şekeri seviyeleri, kan damarlarında, kalpte, gözlerde ve böbreklerde diyabetle ilişkili ikincil hastalık riskini artırır. Depresyonun tutarlı tedavisi, diyabette metabolik durumu iyileştirebilir.

Depresyon mu, yoksa depresif ruh hali mi?

Her keyifsiz ruh hali depresyon değildir. Geçici bir moralsizlik, hayatımızın normal akışında yer alır. Ancak, moralsizlik daha uzun bir süre, yani haftalarca veya aylarca devam ederse, depresyon mevcut olabilir. Depresyon genellikle etkilenen kişi tarafından küçümsenir ve gizlenir.

Anketler, hastalara ve tedavi eden hekimlere mevcut bir depresyonu fark etme konusunda yardımcı olabilir. Bu önemlidir, çünkü depresyondan mustarip olan herkesin terapötik yardıma ihtiyacı vardır. Depresyon teşhisi konulursa, doktor gerekirse kişiyi bir psikolog veya psikoterapiste yönlendirebilir. Depresif bozuklukların ilaçla tedavisi de mümkündür.

Moralsizlik, artan uyku ihtiyacı, sürekli yorgunluk ve motivasyon eksikliği gibi belirtiler zamanla sınırlıysa, yani örneğin 14 günden kısa sürüyorsa, uzmanlar depresif bir ruh halinden söz ederler. Semptomların şiddeti, depresif ruh halinde depresyona göre daha hafiftir. Depresif ruh hali de ruh halindeki patolojik bir değişiklik olarak kabul edilir. Yine de etkilenenlerin bu çökkünlük haliyle başa çıkmak için destek aramaları yararlı olabilir.

Tipik depresyon belirtileri örneğin uzun süre devam eden şunlar olabilir

  • Üzgün ruh hali
  • Keyifsizlik, iç huzursuzluğu
  • Düşünme ve konsantrasyon bozuklukları
  • Suçluluk ve aşağılık duyguları
  • İlgi kaybı, ilgisizlik
  • Kaygı hisleri
  • Uyku bozuklukları
  • İştah azalması
  • Derin umutsuzluk, intihar düşünceleri

Diyabet ve depresyon nasıl bağlantılıdır?

Bilim insanları, depresyon ve tip 2 diyabet için ortak biyolojik nedenler olabileceğini keşfetmiştir. Odak noktası, kronik olarak devam eden iltihaplanma süreçleri ve hipotalamus-hipofiz-adrenal ekseninin düzensiz işleyişidir. Bu, stres regülasyonunda merkezi bir rol oynayan bir düzenleme döngüsünü tanımlamaktadır. Bu döngü, gün içinde kortizol hormonunun salgılanmasını kontrol eder. Yüksek kortizol seviyeleri, glukoz toleransını belirgin şekilde düşürür ve tip 2 diyabete ilerleyebilen bir insülin direncine yol açar. Buna ek olarak, depresyon; ilgi kaybı, sürekli yorgunluk ve enerji eksikliği nedeniyle çoğunlukla hareketsizlik ve olumsuz beslenme alışkanlıklarıyla birlikte görülür; bunlar da tip 2 diyabet için önemli risk faktörleridir.

Tip 1 diyabeti olan kişiler de depresyon açısından artmış bir riske sahiptir, ancak biyolojik arka planı şu ana kadar daha az incelenmiştir.


3. Diyabet beyni nasıl etkiler

Kan şekeri değerleri uzun süre yüksek kalırsa, vücuttaki büyük ve küçük kan damarlarına zarar verebilir ve böylece çeşitli organ sistemlerini etkileyebilir. Kalp-damar hastalıkları riski artar; örneğin, metabolizması sağlıklı kişilere göre yüksek tansiyon, kalp krizi veya felç geçirme olasılığı daha yüksektir.

Sinirlere oksijen ve besin maddeleri sağlayan kan damarları etkilenirse, sinir hasarı meydana gelir ve bu hasar, polinöropati olarak adlandırılan bir duruma kadar yayılabilir.

Bilmekte fayda var:

Diyabet kaynaklı sinir hasarı sinsi bir şekilde ilerler. Başlangıçta kişi neredeyse hiçbir şikayet yaşamaz. Yine de, polinöropati belirtilerinin olup olmadığının düzenli olarak doktor tarafından kontrol edilmesi gerekir.

Diyabetik nöropati ve polinöropati hakkında daha fazla bilgiyi burada bulabilirsiniz.

Beyindeki hasar görmüş sinir hücreleri, konsantrasyon ve hafıza yetilerinde azalmaya yol açabilir. Uzun vadede ise bunlar demansa neden olabilir.

Diyabet ve demans

Unutkanlığın artması veya konsantrasyon zorluğunun, birçok olası nedeni vardır. Arkasında her zaman ciddi bir hastalık gizlenmez. Aniden bir ismi hatırlamamak veya bir randevuyu unutmak gibi bir durumu neredeyse herkes bilir. Ancak, bu hafıza bozukluğu vakaları artıyorsa, bunamanın başlangıcı olabilir. Hafıza ve hatırlama yeteneği o zaman açıkça bozulmuş olur, bu da özellikle kısa süreli hafızada göze çarpar. İleri seviye bir demans durumunda, hastalar artık hangi yılda, ayda veya günde olduğunu söyleyemezler. Belirli koşullar altında kendi ismini veya doğum tarihini bile unutabilir. Kişilik değişiklikleri, kafa karışıklığı ve yön bulma sorunları da sıktır. Bu durum o kadar ileri gidebilir ki, etkilenenler artık ikamet ettikleri kendi yaşam çevrelerinde yollarını bulamazlar.

Demans, nedenleri ve seyri farklı olan yaklaşık 50 farklı zihinsel bozukluk türünü kapsayan genel bir terimdir. En sık karşılaşılan formu Alzheimer hastalığıdır. Diğer hastalık tabloları örneğin şunlardır

  • Beyindeki dolaşım bozukluklarına dayanan vasküler demans.
  • Ön beyin bölgesindeki sinir hücrelerinin öldüğü frontotemporal demans.
  • Alzheimer hastalığına benzeyen Lewy cisimcikli demans. Ancak, beyinde biriken proteinlerin türü farklıdır.

Zihinsel kısıtlılık şüphesi varsa, ilk adım olarak aile hekiminde basit bilişsel testler yapılabilir. Tıbbi personel, bu testler sayesinde düşünme ve hafıza yetilerindeki değişiklikleri, yaşa bağlı kısıtlılıklardan ayırt edebilir. Ayrıca bu testler, mevcut demans türüne dair ilk ipuçlarını verir. Hastalık ilerledikçe, testler hastalığın seyrini izlemek için de kullanılır.

Daha kapsamlı incelemeler için birçok klinikte hafıza poliklinikleri veya hafıza danışma saatleri bulunmaktadır. Demans şüphesi kesinleşirse, nedenini daha kesin olarak belirlemek için genellikle çeşitli fiziksel muayeneler yapılır. Bu muayenelerde görüntüleme yöntemleri veya beyin omurilik sıvısının incelenmesi önemli bir rol oynar. Bu sıvı beyni ve omuriliği çevreler.

Bilmekte fayda var:

Alzheimer Araştırma İnisiyatifi Vakfı (Stiftung Alzheimer Forschung Initiative e.V.), ikamet yerine yakın hafıza polikliniklerini bulmak için bir veri tabanı (Almanca link) sunmaktadır.

Diyabet hastalarının bilişsel işlevleri daha sık bozulmuştur ve sağlıklı metabolizmaya sahip kişilere göre demans riskleri daha yüksektir. Diyabetli kişilerin yaşamları boyunca demanstan mustarip olma olasılığının, aynı yaştaki diyabeti olmayan insanlara göre yaklaşık iki kat daha fazla olduğu bilinmektedir. İyi haber: Demans riskini azaltmanın birçok yolu vardır – özellikle de diyabetli insanlar için.

Uzmanlar, diyabette artan demans riskinden birkaç nedenin sorumlu olduğunu düşünmektedirler. Kötü kontrol edilmiş kan şekeri, tansiyon ve kan lipidlerine ek olarak, sigara içmek, egzersiz eksikliği, fazla kilo ve/veya depresyon varlığı da bu nedenler arasında yer alır.

Bilmekte fayda var:

Mevcut bilgiye göre, egzersiz eksikliği sonradan bir demansın gelişimi için en önemli faktörlerden biridir. Bu hem diyabetli, hem de diyabet olmayan kişiler için geçerlidir.

Günlük hayatınıza nasıl daha fazla hareket entegre edebileceğinizi buradan öğrenebilirsiniz.

Yüksek kan şekeri seviyelerine ek olarak, şiddetli hipoglisemi de demans gelişimini teşvik edebilir. Araştırma verileri, 3 veya daha fazla şiddetli kan şekeri düşüklüğü daha sonra çıkabilecek bir bunama riskini ikiye katladığını göstermiştir.

Vasküler demans tip 2 diyabette en yaygın olanıdır

Tip 2 diyabet hastaları ve bunun sonucunda kan damarlarında hasar meydana gelen kişiler, demanstan öncelikle etkilenenlerdir. Bu kişilerde yaşamlarının seyri sırasında vasküler demans gelişebilir. Vasküler demans, beyindeki dolaşım bozukluklarına bağlı olarak gelişir.

Tip 2 diyabetli kişilerde yapılan araştırmalar, vasküler demans ile kan şekeri, tansiyon ve kan lipid düzeylerinin uzun vadeli kontrol kalitesi arasında açık bir ilişki olduğunu göstermektedir.

Diyabet ve Alzheimer hastalığı

Morbus Alzheimer, hastalığı, demansın bir alt tipidir. Alzheimer hastalarının beyninde tipik protein birikintileri (beta-amiloid plakları) ile sinir hücrelerinde tau proteininin yanlış dağılımına rastlanabilir. Her iki gözlem de beyin hücrelerinin hasarıyla ilişkilendirilir.

Sinir sıvısında, hastalığa özgü proteinler tespit edilebilir. Alzheimer hastalığı, sinir sıvısının incelenmesi (likör incelemesi) ile kesin olarak teşhis edilebilir.

Bilmekte fayda var:

Araştırmacılar, Alzheimer tanısı için kan testleri geliştirmeye çalışmaktadır. Bu testler daha düşük maliyetli olacak ve hastaları sinir sıvısı incelemesi gibi zahmetli işlemlerden kurtaracaktır. Ancak şu anda Almanya’da doktor muayenehanelerinde henüz mevcut değildir.

Alzheimer hastalığında, sinir hücreleri ve sinir hücresi bağlantıları yavaş ilerleyen bir süreç içinde yok olur. Giderek daha fazla sinir hücresi ölür ve zihinsel beceriler kaybolur. En sonunda hafıza da yitirilir. Sadece düşünme yeteneği değil, duygusal ve sosyal beceriler de giderek kısıtlandığından, etkilenen kişilerin kişilikleri de değişebilir.

Diyabetli kişilerin, metabolizması sağlıklı kişilere göre Alzheimer hastalığına yakalanma riskinin neredeyse iki kat daha fazla olduğu uzun zamandır bilinmektedir.

Alzheimer ve diyabet arasındaki bağlantı olarak insülin direnci?

Bilim insanları, Morbus Alzheimer hastalığı ile diyabet arasındaki ilk bağlantıları ortaya çıkarmışlardır. Alzheimer hastalığı olanlarda, glikoz metabolizması erken dönemde değişmiş gibi görünmektedir. Ayrıca, Alzheimer hastalığına sahip insanların sinir hücrelerinin insüline dirençli olduğu gösterilmiştir. İnsüline dirençli hücreler, protein birikintilerini (beta-amiloidler) daha az parçalayabilir ve bu, beta-amiloid plaklarının birikiminin artmasına katkıda bulunabilir.

İnsülin direnci, yani vücut hücrelerinin insülin hormonuna olan tepkisinin azalması da tip 2 diyabette önemli rol oynar. Burada özellikle kaslar, karaciğer ve yağ dokusu insüline daha az duyarlıdır. Bu da kan şekeri seviyesini yükseltir ve metabolik bozuklukları teşvik eder.

Ortak yönlerinden bir diğeri de hem diyabette hem de Alzheimer hastalığında bulunabilen, vücutta veya beyinde kronik olarak alttan devam eden enflamatuvar süreçlerdir.

İyi haber: Dengeli beslenme ve yeterli fiziksel aktivite içeren sağlıklı bir yaşam tarzı, her iki hastalığın da aynı anda önlenmesine yardımcı olur. Tip 2 diyabet ve diğer bulaşıcı olmayan hastalıklar için riskinizi azaltmak adına neler yapabileceğinizi buradan okuyabilirsiniz.

Bilmekte fayda var:

Almanya Alzheimer Derneği'nde (Almanca link), demans hastalıkları - Alzheimer dâhil - ile ilgili olarak hasta yakınlarıyla başa çıkma konusunda rehberlik, destek hizmetleri ve araştırmalardan elde edilen bilgilere ulaşabilirsiniz.


4. Diyabette yeme bozuklukları

Diyabet, artan yeme bozukluğu riski ile ilişkilidir. Tip 2 diyabette özellikle Binge-Eating olarak adlandırılan aşırı yeme bozukluğu (binge = İngilizce’de aşırı yeme, yeme âlemi) önemli bir rol oynar. Bu, ciddiye alınması ve tedavi edilmesi gereken bir psikolojik hastalıktır.

Tip 1 diyabetli hastalar, bazı durumlarda kilo vermek amacıyla insülini atlamayı tercih edebilir. İnsülin dozlarının kasıtlı olarak atlanmasına diabulimia denir. Bunun sonucunda yükselen kan şekeri düzeyi, uzun vadede ciddi sağlık risklerine ve ek hastalıklara yol açabilir. Ayrıca, yaşamı tehdit eden bir diyabet komplikasyonu olan diyabetik ketoasidoz gelişme riski de vardır.

Diğer bir yeme bozukluğu da bulimiadır (yeme-kusma bağımlılığı, bulimia nervosa). Bu durumda, aşırı yeme atakları kusma ya da müshil ilaçları kullanma ile dönüşümlü olarak görülür. Diyabetle ilişkili olarak, bu durum özellikle tip 1 diyabetli ergen kızlar veya genç kadınlarda ortaya çıkar.

Diyabetli hastalarda yeme bozukluğu gelişimi için risk faktörleri;

  • genç yaş,
  • kadın cinsiyeti,
  • fazla kilo,
  • beden görüntüsünden memnuniyetsizlik ve/veya
  • depresyondur.

Birçok hasta yeme bozukluklarını reddetme veya küçümseme eğilimindedir.

Yeme bozukluklarını, bir hastalık olarak kabul etmek önemlidir. Diyabetli kişilerde yeme bozukluklarının sonucu, kısa vadede diyabetik ketoasidoz gibi diyabetle ilgili acil durum riskinin artması; uzun vadede ise kötü kan şekeri kontrolü ve buna bağlı olarak böbrek, göz veya kalp-damar hastalıkları gibi komplikasyon riskinin yükselmesidir. Bu nedenle, yeme bozukluğu için ne kadar erken profesyonel yardım alınırsa o kadar iyidir.

Aşırı Yeme Bozukluğu (Binge-Eating): Yeme alışkanlıkları üzerinde kontrolü kaybetme

Tekrarlayan yeme atakları, Binge-Eating-Bozuklukları (“aşırı yeme”) için tipiktir. Çoğunlukla, yeme davranışları üzerinde kontrolü kaybetmiş olan ve kısa bir süre içinde çok miktarda yemek yiyen tip 2 diyabet hastaları etkilenir. Bu genellikle gizlice ve herhangi bir açlık hissinden bağımsız olarak gerçekleşir. Bulimiadan farklı olarak, aşırı yeme bozukluğu olan kişiler, kilo alımını önlemek için yediklerini kusarak geri çıkarmaya çalışmazlar.

Benzer bir hastalık tablosu, gece yeme (Night Eating) sendromu olarak adlandırılır: Bu sendromda, gece görülen aşırı iştah, aşırı yeme ile telafi edilir.

Aşırı yeme bozukluğu, genel nüfusta anoreksiya veya bulimiadan daha sık görülür. Ortalama olarak, 1.000 kız ve kadından yaklaşık 28'i yaşamları boyunca aşırı yeme bozukluğuna yakalanır. Genç erkekler veya yetişkin erkekler bu hastalıktan çok daha az etkilenmektedir – ortalama olarak 1.000 kişiden yaklaşık 10'u.

Araştırmalar, diyabet hastalarında – hem tip 1, hem tip 2 – yeme bozukluğunun diyabet hastası olmayanlara göre çok daha sık görüldüğünü göstermektedir. Diyabetli her 1.000 kişiden yaklaşık 230’unda aşırı yeme bozukluğu görülmektedir.

Tıkınırcasına yeme bozukluğu olan kişilerde, fazla kilo veya aşırı kilo (obezite) gelişme olasılığı daha yüksektir. Bu durum ise kan şekeri değerlerinin bozulması ve tip 2 diyabet riskinin artmasıyla ilişkilidir.

Bilmekte fayda var:

Yeme bozukluklarıyla ilgili bilgi ve destek, Federal Halk Sağlığı Enstitüsü’nün (BIÖG) “Yeme Bozuklukları” internet portalında (Almanca link) sunulmaktadır.

Federal Yeme Bozuklukları Meslek Birliği’nde (Bundesfachverband Essstörungen e.V. – BFE) ise, yeme bozukluğu olan kişilerin başvurabileceği kurumlar listelenmektedir. Ayrıca, boş terapi yerlerini aramak için bir arama işlevi bulunmaktadır:

Yeme bozukluklarında destek – Federal Yeme Bozuklukları Meslek Birliği (Bundesfachverband Essstörungen e.V.) (Almanca link)

Diabulimia: İnsülinin tamamen bırakılması

Diabulimia, çoğunlukla tip 1 diyabetli kızlarda ve genç kadınlarda görülür. İnsülin, kilo alımını teşvik ettiğinden, gerekli insülin dozları özellikle ihmal edilir. Ancak, kilo vermeyi sağlamak için insülinin kesilmesi tehlikelidir: Diyabet hastalığı adeta tedavi edilmediğinden, vücutta aşırı asitliğin eşlik ettiği diyabetik ketoasidoz gibi ciddi ve potansiyel olarak yaşamı tehdit eden komplikasyon riski vardır.

Uzun vadede, diyabet kaynaklı damar ve sinir hasarları, yeme bozukluğu olmayan diyabet hastalarına göre çok daha erken ortaya çıkma riski taşır.

Diyabetin olası ikincil hastalıkları hakkında daha fazla bilgiyi burada bulabilirsiniz.

Bilmekte fayda var:

Bir yeme bozukluğunuz varsa mutlaka yardım arayın. Size psikolojik krizlerle başa çıkmada destek olabilecek diyabet ekibinizle iletişime geçin. Böylece uzun vadeli sağlık riskleri önlenebilir.

Kaynaklar:

Alzheimer Forschung Initiative e.V.: Alzheimer-Krankheit: Die häufigste Form der Demenz. (Letzter Abruf: 04.08.2025)
Alzheimer Forschung Initiative e.V.: Bluttests für Alzheimer: Der aktuelle Stand. (Letzter Abruf: 04.08.2025)
Bali, A. et al.: An Integrative Review on Role and Mechanisms of Ghrelin in Stress, Anxiety and Depression. In: Curr Drug Targets, 2016, 17: 495-507
Bundesinstitut für Öffentliche Gesundheit: Essstörungen. (Letzter Abruf: 04.08.2025)
Chatterjee, S. et al.: Type 2 diabetes as a risk factor for dementia in women compared with men: a pooled analysis of 2.3 million people comprising more than 100,000 cases of dementia. In: Diabetes Care, 2016, 39: 300-307
Cheng, G. et al.: Diabetes as a risk factor for dementia and mild cognitive impairment: a meta-analysis of longitudinal studies. In: Intern Med J, 2012, 42: 484-491
Chireh, B. et al.: Diabetes increases the risk of depression: A systematic review, meta-analysis and estimates of population attributable fractions based on prospective studies. In: Prev Med Rep, 2019, 14: 100822
Croteau, E. et al.: A cross-sectional comparison of brain glucose and ketone metabolism in cognitively healthy older adults, mild cognitive impairment and early Alzheimer‘s disease. In: Exp Gerontol, 2018, 107: 18-26
Deutsche Alzheimer Gesellschaft e.V.: www.deutsche-alzheimer.de (Letzter Abruf: 04.08.2025)
Deutsche Diabetes Gesellschaft: S2k-Leitlinie Diagnostik, Therapie und Verlaufskontrolle des Diabetes mellitus im Alter. 2. Auflage. 2018 (Gültigkeit abgelaufen, in Überarbeitung)
Diabetes und Psychologie e.V.: www.diabetes-psychologie.de (Letzter Abruf: 04.08.2025)
Fan, Y. C. et al.: Increased dementia risk predominantly in diabetes mellitus rather than in hypertension or hyperlipidemia: a population-based cohort study. In: Alzheimers Res Ther, 2017, 9: 7
Herder, C. et al.: Associations between inflammation-related biomarkers and depressive symptoms in individuals with recently diagnosed type 1 and type 2 diabetes. In: Brain Behav Immun, 2017, 61: 137-145
Holt, R. I. G.: Depression and Diabetes. In: Endotext [Internet]. MDText.com, Inc. 2025 (Letzter Abruf: 04.08.2025)
Huisman, S. D. et al.: Prevalence, associations and health outcomes of binge eating in adults with type 1 or type 2 diabetes: Results from Diabetes MILES – The Netherlands. In: Diabet Med, 2023, 40:e14953
Joseph, J. J. et al.: Cortisol dysregulation: the bidirectional link between stress, depression, and type 2 diabetes mellitus. In: Ann N Y Acad Sci, 2017, 1391: 20-34
Kreider, K. E.: Diabetes Distress or Major Depressive Disorder? A Practical Approach to Diagnosing and Treating Psychological Comorbidities of Diabetes. In: Diabetes Ther, 2017, 8: 1-7
Kshirsagar, V. et al.: Insulin resistance: a connecting link between Alzheimer's disease and metabolic disorder. In: Metab Brain Dis, 2021, 36: 67-83
Lloyd, C. E. et al.: Prevalence and correlates of depressive disorders in people with Type 2 diabetes: results from the International Prevalence and Treatment of Diabetes and Depression (INTERPRET-DD) study, a collaborative study carried out in 14 countries. In: Diabet Med, 2018, 35: 760-769
Luck, T. et al.: Prävention von Alzheimer-Demenz in Deutschland. In: Nervenarzt, 2016, 87: 1194-1200
Mezuk, B. et al.: Depression and type 2 diabetes over the lifespan: a meta-analysis. In: Diabetes Care, 2008, 31: 2383-2390
Moulton, C. D. et al.: The link between depression and diabetes: the search for shared mechanisms. In: Lancet Diabetes Endocrinol, 2015, 3: 461-471
Narita, Z. et al.: Physical activity for diabetes-related depression: A systematic review and meta-analysis. In: J Psychiatr Res, 2019, 113: 100-107
Norton, S. et al.: Potential for primary prevention of Alzheimer‘s disease: an analysis of population-based data. In: Lancet Neurol, 2014, 13: 788-794
Nouwen, A. et al.: Longitudinal associations between depression and diabetes complications: a systematic review and meta-analysis. In: Diabet Med, 2019, 36: 1562-1572
Ott, A. et al.: Diabetes mellitus and the risk of dementia: The Rotterdam Study. In: Neurology, 1999, 53: 1937-1942
Pinhas-Hamiel, O. et al.: Eating disorders in adolescents with type 1 diabetes: Challenges in diagnosis and treatment. In: World J Diabetes, 2015, 6: 517-526
Pinhas-Hamiel, O. et al.: Eating disorders in adolescents with type 2 and type 1 diabetes. In: Curr Diab Rep, 2013, 13: 289-297
Snoek, F. J. et al.: Constructs of depression and distress in diabetes: time for an appraisal. In: Lancet Diabetes Endocrinol, 2015, 3: 450-460
Staite, E. et al.: 'Diabulima' through the lens of social media: a qualitative review and analysis of online blogs by people with Type 1 diabetes mellitus and eating disorders. In: Diabet Med, 2018, 35: 1329-1336
Tomlin, A. et al.: The influence of cognition on self-management of type 2 diabetes in older people. In: Psychol Res Behav Manag, 2016, 9: 7-20
Toni, G. et al.: Eating Disorders and Disordered Eating Symptoms in Adolescents with Type 1 Diabetes. In: Nutrients, 2017, 9: 906
Tortelli, R. et al.: Midlife metabolic profile and the risk of late-life cognitive decline. In: J Alzheimers Dis, 2017, 59: 121-130
van Gemert, T. et al.: Cognitive Function Is Impaired in Patients with Recently Diagnosed Type 2 Diabetes, but Not Type 1 Diabetes. In: J Diabetes Res, 2018, 2018: 1470476
Wagner, J. A. et al.: A Randomized, Controlled Trial of a Stress Management Intervention for Latinos with Type 2 Diabetes Delivered by Community Health Workers: Outcomes for Psychological Wellbeing, Glycemic Control, and Cortisol. In: Diabetes Res Clin Pract, 2016, 120: 162-170
Whitmer, R. A. et al.: Hypoglycemic episodes and risk of dementia in older patients with type 2 diabetes mellitus. In: JAMA, 2009, 301: 1565-1572
Yaffe, K. et al.: Association between hypoglycemia and dementia in a biracial cohort of older adults with diabetes mellitus. In: JAMA Intern Med, 2013, 173: 1300-1306
Young, V. et al.: Eating problems in adolescents with Type 1 diabetes: a systematic review with meta-analysis. In: Diabet Med, 2013, 30: 189-198
Zeyfang, R. A.: Diabetes und Kognition: Prädisposition zur Demenz. In: Dtsch Arztebl, 2017, 114: 20
Güncelleme: 04.08.2025